Bu sabah yine, insanın vazgeçemediği o büyük günahı işledim. Uyandım.


Bu esnada, bir kadın her sabah uğradığı kahveciye bu sabah gitmeme kararı aldı. Bu sabah çay içecekti. Yaşlı bir kadın birbirine yapışık binalardan oluşan semtinde, yol kenarı bir otobüs durağına oturdu. Hastane randevusuna gitmek için binmesi gereken otobüsü beklerken, yeni binalarda balkonların neden eski binalara göre daha küçük olduğunu düşünüyordu. Balkon eskisi kadar muhteşem bir mekan değildi. Genç bir adam hala uyuyordu. Dolabında sadece dünden kalan yarım pizza ve bir soda vardı. Uyandığı zaman ne yapması gerektiğini otomatikleşmiş beyni ona mutlaka söyleyecekti. Orta yaşlı bir kadın, kıyafetlerini değiştirirken partnerine evlenme teklif etmesi için verdiği son kırk sekiz saat için geri sayımı başlatmıştı bile. Bu, ona verdiği son şanstı. Orta yaşlı bir adam parasızlıktan bıkmıştı. İkinci el aldığı beyaz eşyaları bozuluyor ve zaten son derece düşük hayat kalitesi günden güne daha da kötüye gidiyordu. Umut etmek için bile vakti yoktu. Borç isteyebileceği arkadaşlarının listesini, eline geçen ilk kitabın son sayfasına yazdı. Sonra bu sayfayı yırttı. Cebine koydu. Genç bir kadın, dün gittiği sinema filminin biletini salondaki sehpanın üstünde gördü. Birkaç gündür diline dolanan ve sürekli mırıldandığı popüler şarkıyı söylemeyi bir anda kesti. Dün izlediği filmi düşündü ve bir kez daha hayal kırıklığı yaşadı. Kesin bir sona bağlanmayan hiçbir şey onu tatmin etmiyordu.


Yüzümü yıkadım.

Bu esnada bir adam ağladı. Bugün oğlunun doğum gününü kaçıracaktı. Bir kez daha. Kaleminin kuvvetli olduğunu düşünüyordu ve eğer buradan canlı çıkabilirse ilk yapacağı iş ailesini de alıp kaçmak olacaktı. Sigara yaktı. Sadece düşünecek başka bir şey kalmadığında yakıyordu. Bir kadın, evlendiğine pişman olduğu kocasını uyandırdı. Hazırlamak zorunda bıraktığı kahvaltısını yapmasını hazırlamıştı. Bu hayattan öldürülmeden ya da ayıplanmadan kurtulabilmenin yolunu düşünüyordu. Elbet de bulacaktı. Bir kedi, kaçak içki satan bir esnaf dükkanının girişindeki merdivenin hemen altında uyuyordu. Yaşlı bir adam, mutfaktan gelen ışık ile camından gözüne parıldayan çerçeveye baktı. Sigara yaktı. Sadece düşünecek bir şey kalmadığında... Genç bir kadın, evine çok yorgun şekilde girdi. Anahtarı her zamanki yerine asarken. Önce tuvalete mi, yoksa mutfaktaki ağrı kesiciye mi gitmesi gerektiğini düşündü. Bunlar, aciliyet derecesi eşit oranda iki aksiyondu. Koşarak mutfağa gitti. Bir adam, mutsuz giden ilişkisini kurtarma umudu ile partneri ile akşam gideceği restoranı düşünüyordu. Fakat bir sorun vardı. Veganlar her içkiyi içebilir miydi? Tanıdığı başka bir vegan olmadığını fark etti. Orta yaşlı kadın, günün ilk toplantısından sonra yan masasındaki arkadaşı ile konuşuyordu. Sabah servisini kaçırdığı için bindiği takside yaşadığı büyük travmayı anlattı. Ağzı sigara kokan taksicilerden nefret ediyordu. Aynı hikayeyi gün içinde üç kişiye daha anlatacaktı. Küçük bir çocuk, utandığı için karnı tokmuş gibi davrandı. Ancak öğlen arası okuldan eve koşarak gelip, üzerine yağ sürülmüş ekmek dilimini yiyebildi. Koşarken terlemiş kıpkırmızı yüzüne bakmaya utanan babasının acele ile evden birden neden çıktığına anlam veremedi. Sadece ekmeğini yedi.


Bu sabah yine, insanlığın en büyük günahını işledim.

Yaşamak istedim.