Kapıdan girdiğimde ellerim terliyordu. İlk gelişimdi kursa. Kimsenin yüzüne bakamıyordum. Özel ders aldığım için bir tek hocamı tanıyordum. Fakat tek istediğim içimdeki ilk sanat parıltımı; platonik aşkımın meyvesine çiçek açtırmak, bestemi ihya etmekti. Gitarı öğrenmeliydim. Haftalar geçtikçe -içine kapanık olan ben bile- birileri ile kaynaşmayı başarabilmiştim. Fakat gözlerim somut bakıyordu. Sende gönlümün kapıları açılana değin; Artık gözlerim daha iyi görüyordu.

  Hatırlar mısın bilmem ama bir gün sınıfa girmiştin. Bana sarıldığında parfümünün güzel kokusu, senin güzelliğini perdelemekten aciz kalıyordu. Alınan provalarda çatlayana kadar senin sesindeki hislerle dolduruyordum ruhumu. Ve zamanla hayallerim seninle etrafımızda bir set oluşturmuştu. İlkler unutulmaz derler. Ben hayatımda ilk defa, sana açılmak istediğimde cesur olmuştum.Oturduğun yeri bilmiyordum fakat seni bıraktığımız bir sokak başı vardı hatırlarsan. Seni oraya çağırmıştım. Gelmemiştin. Ve tekrar. 1 saat kadar beklemiştim ama o 1 saat, 1 saat değildi. Sonuç yine aynı. Keşke yüz yüze açılma fırsatım olsaydı. Ama bahaneler kaynıyordu aramıza; ramazanda pide kuyruğuna kaynayan hayasızlar gibi. Her şeyi tek bir mesajda anlatıp seni her yerden engelleyip -engellediğimi sanıp- Eve dönüyordum. Gemileri yakmıştım ama limanı eş geçmişim. Dakikalar sonra uzun uzadıya bir mesaj ve ilk travma; "... seni kardeşim olarak görüyorum." Kusura bakma ama seni hatırladığım, gördüğüm, adının geçtiği herhangi zaman diliminde ben hala göremiyorum..

   Sonra hezeyanlarıma tercüman bir beste oldun. Senin kardeşin(!) ilk şarkısını o gün yazdı. Sonrası bulanık. Ortopediye çıktığımda doktor "Sevdanda parçalı kırıklar meydana gelmiş. Acilen ameliyata alınmam gerekiyor. Ameliyat ücreti, sevdiğin gibi saf ve samimi bir aşk" demişti. Maalesef yıllar geçti. Hala ameliyat olamadım. İçimdeki bu yarıktan yıllarca aşıklara besteler aktı. Onlar toparladı belki ama ben hala toparlayamadım.