VI. 



Bulacaktı elbet Sıska’yı aklının ardına ittikleri

İnsan sele sırt dönse

Su karışıyordu insana

Ve vücudu şimdi tümüyle ateşle kaplı olan Sıska

Bir iki damla yaşla ateşini harlardı anca

Çok şeye aklı ermezdi, öyle inanmıştı

Babası demişti böyle

‘’Ulan bu Sıska’nın ne aklı vardır, almaz kafası.’’

Öyle inandı ya bir defasında Sıska

Bilmez sanıyordu da hissediyordu 

Anasının hisli oğlu Sıska

Sırtını dönmek içgüdüsüyle bi’ gayret

Caddelere veriyordu kendini

Tükenmeyen bir ağlamak hissi

Şu her şeyden sefil olan

Yoksulluğu her şeye olan Sıska’nın

Şu koca evrende küçük bir nokta olan Sıska’nın kütlesini hüzünle dolduruyordu da

Gözü görmüyordu işte

Umut adına her detay sulanıp filizlenmeyi buna mı dayandırıyordu

Gözleri uzak şehirler gibi Sıska

Bunu düşünüp bocalıyordu

Söylenen odur ki bir hal vardır Sıska’da

Bu hal Sıska’yı köprü altlarında uyutur

Bir şeyi çeviren harabeye 

Ve bir enkazı toparlayan

İki farklı şekilde tezahür eden aynı güç

Hangi kulvarda kendiyle yarışabilirdi ki

Sıska durup durup bu sorunun kendinde hissettirdiklerine daldırıyordu gözünü

İki güç arasında kalan bir enkaz

Enkazda Sıska’nın annesinin ölüsü

Çığlıklarını Sıska’nın babasının öfkeli sesi bastırıyordu

Sıska kafasını geceye dayıyordu bundan

Yıldızları Onun

Tenine hiç işlenmemiş kadın kokusu

Bir rüzgarla saçlarından taşan alkol 

Eksilen sakallarından birkaç tel

Bir kez olsun adıyla çağrılmayışı

Ağlayışı Onun

Anlaşılmayışı

Uzun yollarda yürüyüşler

Düşüşler uzun uzun

Toparlanmak gayreti

Siyah beyaz fotoğraflar; sandıktan arada bir çıkan

Kapıyı son defa çekişi babasının yüzüne

Kulaklarında uğultusu babasının

Nasırlı elleri Sıska’nın

Her yere girip çıkarken gitmiyor oluşu hiçbir yere

Aylaklığı

İkircikliliği

Saçlarından akan çamur

Ve sığınmak kaygısı

Yitip gitmek korkusu

Denen odur ki

Sıska’yı şimdiki bu garip Sıska yapan her şey

Durmaksızın enkaz olmaya özendiriyordu Sıska’yı.



devam edecek...