VIII.
Sıska kalk masadan
Kafası düşecek
Sıska açma o konuyu
‘’Yıldızlar.’’ diyecek
Yanma be Sıska aynı fikirlerle
‘’Yukarıdan bakanlara yazıklar olsun mu?’’
Soracak
Yazıklar olacak Sıska
Sen dağıldıkça zaman diyorsun
Zaman Sıska, ne ki?
Akreple yelkovan arasında gel git
Açmazlardasın
İçim dediğin bir acı dilem
Açılmazsa düğümlerin
-ki bir çözüm bilmez, çözümün dışarıdan geleceğini sanır-
Bu sıkışıklıkta inim inim inleyen kemiklerin hatırına
Müsaade senin Sıska, sorma
Tutuşmaya özendireceksin kendini
Duvarlara dönecek
Ateşlerden geçecek
Sulara tutacaksın kendini
Soğuk duvarlar arkadaşın olur
Duvarlar seni kapatır
Enkaz toplar geride kalanlarını
-Şu hayatta her şeyin vefa sahibi olduğunu sanır-
Duvarlar sırlarını bir sana ama bir tek sana verir
Şuracıkta öylece duran ama sen baktıkça uzayıp giden duvarlar
Sana ismini verir sanıyorsun
Canın sağ olsun
Canın sağ olsun ama Sıska
Çık oradan
Sıska tökezleyecek
Ve düşmek gibi
Tutunmaya çalışmak gibi
Ve çırpınıp durmaya aşina olan Sıska
Bu yalpalayışta kendine isim aradığı ilk günü anacak
Beyoğlu’nda bir çan çalacak
Sıska vurma duvarlara ellerinde demir kokusu
-Yeniden kaynamak için kırılmak gerekir.-
Sıska’nın suskunluğu meyhaneye bulaşacak
Yağmurlu gece
Sokaklarda ıslak İstanbul kokusu
İvintiyle bir araba geçecek
Sıska bu hızla gidişi kendinden hatırlayacak
Çarpışma adına bir an
Tüylerinden saçına ürperecek
Sıçrayan çamur lastikten üstüne
Ağlatacak Onu gece yarısı
Gözyaşı yağmura
Sıska böylece yaşıyla İstanbul’a karışacak
Böylece birbirinden yaşlı iki çocuk
Kafa tutacaklar neye olduğunu bilmeden
‘’Bilsen de bilmem de oğlum, öylesi iyidir. Ses etme her şeye.’’
İçinde çünkü buldozerlerin öfkesi
Gürültüyle bölünen gün batımlarının
İri puntolu manşetlerin keşmekeşi
Ve gideceği yeri asla on ikiden vuramayanların isabetsiz koşturmacaları
Omuzlara çarpışlar
Nezaketsizce harcanışı kelimelerin
Avuçlarına uzatılan bozuk paralar
Kendine tezat yöne hızlanan adımlar
Miting meydanlarından yükselen cızırtı ve çığlıklar
Ve sizler
Ve bizler
Taraflar
Sıfatlar
Ve tüm bunlar
Zihninin içinde Sıska’nın düşmekte olan bir çivide sallanıp duracak
‘’Çın’’ kayış kopacak
Öfkesiyle Sıska
Bilmeyecek ya neye olduğunu
Görüntüsündeki buğuya birkaç keskin çizgi gibi duran ıslak saçlarıyla
Bulacak Sıska kendini meyhane kapısında
‘’İçim’’ diyecek
‘’İçim çok sıkılıyor. Bir duble daha koy da dağılsın içimin bulutu.’’
Asmalımescit’e doğru çok gürültülü, çok yoğun bi’ sel İstiklal’den akıp geçecek
Karışacak ya su illaki boğaza
Sıska içinde kendine bir isim bulma umudunu yeşertecek o gece içinde.
devam edecek...