X.
Tüm işi Beyoğlu Fatih arası ayakkabılarını eskitmek
Kalan zamanda da aynı tabure üstünde ciğerini yitirmek olan Sıska
Bu tekdüze gidişte falso etkisi yaratacak bir şey arıyordu
Bir kere olsun biri ismiyle seslensin
Bu yeni isimde Sıska bir ben bulsun kendine
Sarılsın yeni baştan doğmanın ferahlığına
Dinlensin, örselenmesin arzu ediyordu
Ona verilen isimle seslenilsin
Şu düşen yaprak nasıl cesaretliyse
Terk edip evini derin bir atlayışta
Aykırı
Yalnız
Ve daha toprağa düşmeden tutulmuşsa havada
Düşmesin
-Her sebep sonucunu getirmemeli, böyle istedi.-
Düştü bir hayale
Sıska şimdi kendini gözleri açık rüyalara veriyor
Anason kokulu masalardan çıkışa en uzak masayı tercih eden
Orada bir varlığa bütünüyle ait gibi
Ama varlığıyla sanki şu meyhanenin insanları
Duvardan sarkan sarmaşıklar
Aitmiş gibi Ona
Öyle esen, ışıldayan
Sıska’nın başını geçmiş mahcupluğundan kaldırıp da kendine çeken
Dünya, turunu tamamlamayacakmış
Gece bitmeyecek ve sürecekmiş gibi
O kadın
ikide bir boyalı, güzel tırnaklarıyla ellerini masadaki fesleğenlere götüren
Gülüşlerinde bakışları dalgalı
-Bu Sıska’nın sık yaptığı bir şeydir, güzel olan her şeyin ardında bir ıstırap kırıntısı arar.-
O kadın
Gelip ayıklık rüyası oluyordu Sıska’nın
‘’Filanca.’’ dense
Sıska bunu ensesinde soğuk bir yel gibi hissetse
‘’Sen bu meyhanenin kapısını aşındıran
Daldığın neresiyse kaldırıp buğulu, sarhoş gözlerini
Buluşturan gözlerimle
Masan kalabalaştıkça susan
Susuşuna kılıf olsun diye ağzını mezeyle dolduran
Herkesin abisi
Merak ettiği herkesin
Sıskası Fatih’in
Ne adın senin
Hikayen ne?‘’ dense
O zaman Sıska
Yırtıp ‘Sıska’ olmanın kalıbını
Taşıp kendi göğsünden
Atlayıp evvelden korktuğu sulara
Dalıp hissin derinliklerine
Korkmayıp ayıplanmaktan
Çoğaltmak adına sevgiyi
Kaçırırken gözünü
Açarak göğsünü
Uymayıp çağın getirdiklerine
İşleyip kendi oyasını
Taşarak kendi çizgisinden
Düşürüldüğünü görerek kendi gözleriyle ayakları önünde
El verip, omuz olarak kendi sırtına
Taparak saçının alnına düşüşüne
Fesleğen kokusunu duyarak burnunda
Ellerinden
Teninden Onun doğurarak kendini fesleğenler içinde
Görüp çenesinin altındaki beni
Öpüp düşünde oradan
Onun incecik, minicik büyülü parmaklarını
Ve yeniden öpüp
Aslında O, oradan ne çok öpüp
Gözünün elasının dönüşü gibi yeşile azıcık ışıkta
Işık olma fikriyle Ona
Yakarak bir ateşi karanlıkları yok olsun diye
Dönerek kızıla
Kızıldan maviye
Ateşinden suya
Bilerek suya tutkusunu
Durarak coşkun sular önünde
Taşırmadan gözlerinden ırmaklarını
Titremesin diye sesi medet umarak yutkunmaktan
Çekip kendine kavrayarak belinden
Ah incitmesini bilerek bu fikrin
Bilerek kendinin olmadığını
Çoğaltarak karşısızlığından aşkını
Görünce meyhanenin kapısında titreyerek tüylerinden başlayıp
Soluk borusundan aşağı iterek heyecanını
Alamayarak bakışını yüzünden
Görerek çekim yasasının Onun teninde doğduğunu
Sıçraması kalbinin kaburgasından aşıp fizik kurallarını
Ve ne halt ettiğini çekim yasasının ve diğer tüm literatürün
‘’Hadi bırakın be, rakı masasında bilim öğretip, memleket kurtarıyorsunuz.’’
Gururlanarak kendisiyle ikinci defa ömründe
‘’Kim o gencecik yaşında vurdu kapıyı babasının yüzüne de çıktı gitti, var mı öyle?’’
İçinde yaşattığı asiliği körüklendirerek
Yine içinde hatırlayarak tekrar
Onu ne çok ne çok ne çok kendine hatırlattığını
Anımsayarak yeni baştan
Dağıtmak için kafasındaki bulutu
Vererek kanının dolaşımını alkole
Unutamayarak dudağının nasıl kıvrıldığını gülerken
Konuşarak uzun sessizliğini
İsmini bulacaktı Sıska
‘’Bi' gördüm, sevdim seni.’’ diyecekti
Diyecekti ya, kendi adıyla yapacaktı bunu.
devam edecek...
(zihninizde, zihnimde, sokaklarda, kıyısında ya da içinde yaşamın.)
Cansu Türedi
2021-02-18T05:17:43+03:00ben bu sessiz sakin yere kaçıp, Sıska'yla baş başa kalmaya nasıl teşekkür edeyim! çok teşekkür ederim...
Ferah
2021-02-17T20:51:24+03:00Güzel olan her şeyin ardında bir ıstırap kırıntısı arayan kahramanımıza yer yer o kadar yakın hissediyorum ki. Sıskaya çok alıştım. Ne zaman görsem sessiz sakin bir yer bulup Sıskayı okumaya koşuyorum. Ellerinize, ruhunuza sağlık.