selam sitare...


t24'te türkay demir muvakkitle muhabbet ediyor.

iç sesiyle konuşup kendine dışarıdan bakan camus'de, sartre'da çevresine yabancı olmuş uyumsuz edası var sanki. bunun yanında bir doğulu olmanın kattıkları, inandığı değerlere yaslanmanın da bir rahatlığı...

bilge olmaya giden yolda bir seyri süluk erbabı olmaya aday ya da belki popüler deyimle aday adayı olma sancısı var kelimelerde ve bunların sıralanışında.

sıkı takipçisi değilim aslında, açınca sayfayı karşıma geldiği için okudum yazıyı.

bir sancının kelimelere sığma çabası gibi geldi bana.

oysa sancı, ağrıyan diş gibi hissedilen yerlerin varlığına ispat olurken bir ifadeye bürünmekten de o kadar uzak...

kelime ateş; üzerine giydirildiği duyguyu, düşünceyi, hissi yok ediyor.

her ne kadar ateş cevheri ortaya çıkaran yegane unsur olsa da...


ateşten çıkanın ardında kalan cevherdir, özdür... şayet bu ateş; bir kelime, yani düşünceyi, duyguyu en basit haliyle dile getirmekten ibaret bir kılıf değilse...


ateş ve öz demişken...

ateşli, harlı, zorlu bir yolu katetmiş insan gerçekte ne olduğunu en iyi bulduğu ve gösterdiği andadır.

öyle zamanlarda insanın özü kalır. perde, maske, olmaya çalıştığı, olduğunu sandığı ya da olmuş gibi göründüğü şey sıyrılır; kül olur ve elenen topraktan sonra kalan altın gibi öz ortaya çıkar.


aslında muvakkite gelecektim sitare.

zamana ve zamanın ölçülmesine...

eh, bendeki iç ses de demez mi "bir zaman çıkmazına girmeyi mi göze alıyorsun, yüzyıllardır, bin yıllardır çözülemeyen o düğümü ortaya yine getirmeye mi niyetleniyorsun, hani şu sayısız kere ısınıp yenmeyen pilavı..."


ne desem boş.. evet, bu çözümsüzlüğü kabul edip yine de sırtımda yük, ensemde ağrı, düşünceme atılamayan bir fikir olarak sabitlemişim.

yine de en kolay haliyle en basit şeklini sorayım muvakkite: yahu muvakkit, küçücük çocukların bile hızına yetişemediğini söyledikleri bu zamanda "zaman" mefhumunu sahiden ölçüyor musun? neden, nasıl, ne ile...


ahh, sitare...

ne anlatayım, ne diyeyim ki bir ahtan başka...


sesin gelmiyor ama duymuş olmanı yüreğimde hissetmenin iç rahatlığı ile...


ve özlemle...