Doğduğum günden bugüne hayata hep uzaktan bakmışımdır. Kuşlara, evine ekmek götüren babalara, aşık çiftlere, oyun oynarken yere düşen çocuklara ama hiçbiri anlamlı gelmemiştir bana. En çok da bende olmayanı seyretmişimdir ben. Hep kuşları seyretmişimdir. Onlar gibi süzülüp bedenimdeki tutsaklığı yırtıp özgür kalabilmeyi istemişimdir. Hep evine ekmek götüren babaları seyretmişimdir çünkü babasızlığın verdiği kaygılardan kurtulmanın ve diğer çocuklar gibi ben de babanın ne olduğunu anlamak için, daha da önemlisi bir babanın evladına nasıl sarılabileceğini görmek için… Hep aşık çiftleri seyretmişimdir çünkü aşkın derin tutkularına bağlı kalmanın ve aşkın en güzel yüzünü yaşayabilecekken en çirkin tarafını gördüğümden. Hep oyun oynarken yere düşen çocukları seyretmişimdir çünkü böyle çirkin ve günahkar bir varlığın nasıl günahsız bir melek olduğunu görmek istememden. Aslında ben yorulduğumdan ve inançsızlığımdan seyretmişimdir hep hayatı. Belki de bu kadar anlam yüklemememden…