Oturdum. İzledim. Dinledim. Başta kendimi. Sanırım küs bana, çok konuşası yok. Ben dinliyorum o susuyor. Sustukça daha çok dinlemek istiyorum. Ben daha çok dinlemek istedikçe o daha çok susuyor. ''Derdi ne bunun?'' diye sinirlenip ayağa kalkmak, isyan etmek istiyorum. Ama ne fayda... Şu an durduğu camın arkasından sokaktan gelip geçeni dümdüz izleyen o değil mi? İnsanlar camın ardındaki mutsuz suratına bakakalarak giderken tekdüze, gözlerini kıpmadan, kaçırmadan; hiç tanımadığı adamların, kadınların göz bebeklerine bakmaktan çekinmeden, korkmadan, tepkisizce bakan o değil mi? Mutsuz. Peki ama niye? Keyifsiz. Tek başına oturup yudumladığı acı kahveden zevk almıyor mu artık? Gerçi mutsuz insanlar hiçbir şeyden zevk almazlar. Sevmezler. Gülmezler. Şaka yapmazlar. Hareket etmek istemezler. Ben mutsuzum. Hiçbir şey yapasım yok. Zaten mutlu olmak zorunda da değilim. Sahi neden, neyi zorluyorum o zaman? Bu mutsuzlukla yaşamayı öğrenmen gerek. Keyif sadece mutluluktan alınan bir duygu mu? Kır dizini otur, mutsuzluğundan da keyif al. Kafamın içi susmuyor. Ama hiçbir şey duymuyorum. Net değil hiçbir şey. Çok güçsüz, çok bulanık. Tekerim patlak, ışığım yok, yok sisli. Şu an bunu yazarken fark ettim. Gülümsedim. Yazmak iyi geldi. Bir şeyler ortaya çıkarmak beni mutlu ediyor. O kafamın içindeki duygulardan bir an olsun kurtuluyorum. Bir an olsun o kafamda hapis olan düşüncelerin olay mahalini değiştiriyorum. Onları sözcüklere hapsediyorum. Bu beni rahatlatıyor. Onlar sözcüklere hapsoldukça ben özgürleşiyorum. Özgürleşmek... Yeni bir insan dünyaya getirmek gibi. Özgürleştim. Yeni bir insan mıyım şimdi? Sanmam. Belki kalemi bırakana kadar evet. Ya kalemi bıraktıktan sonra? Yine aynı insan olmaya devam mı edeceğim? Hiç yazmamış, hiç kelimeleri kağıda hapsetmemiş, hiç özgürleşmemiş gibi.
Sıyrıldım Sandım Sancılardan
Yayınlandı
Şeyma Nur Gül
2021-02-06T01:11:36+03:00Tekerim patlak, ışığım yok, yol sisli*