"Bilmem ne" kaygılarınız ve kof aşırılığınız beni evimin köşesine tıkarken neden sizleri aşikâr ediyor?


  Birtakım görünüşlerinizi görüyorum, içlerinde yoksunuz gibi. O neden öyle? Yıkıntılarınız ve inşalarınız ne kadar da muhteşem duruyor; ama siz değil, benim gözlerim de değil, çünkü Tanrınız yaratmadı mı aşkınızı? İbn. Arabi şöyle söylüyor: ''Aslında bir varlık Yaradan'dan başka kimseyi sevmez!'' Şimdi ilahi aşkın Leyla ve diğerleriyle olan münasebetine değinsem şımarır, tutar hikâye çıkarırsınız, buna bayılıyorsunuz doğrusu. Benim de havalandığım olduydu tabii, sonra tuttum tıraş ettim boyumdan. Ah Rabbim ne yücesin! Hem size değinmeden nasıl anlatayım ki? Yani işte size sürtüşmeden, omuzlarımı sertçe çarpmadan canım. Tamam hepsi mübalağa, bazen çılgın bir şelale gibi akmak istiyorum sadece, merhametle.


  Evlerin ve insanların bir avlusu olmalıydı. Serin sular akmalıydı içlerinde. Dikey eksende değil yatay eksende çoğalmalıydık. Hepimiz göklere hayran kalabilirdik; göğü delmeye çalışırken acaba yerin dibine batasıca mı olduk, hiç mi düşünmedik? Üstüne üstlük yılgın bir kedere sahip ve sahipsiz bir hüzne aitiz. Soruyorum; ruhunuz bedenlerinizde hapisken, özleminiz yok mu? Gün hep mi aydın yani?


  Sosyal medya görsel ve türevleri, tarafınıza estetik kaygınız minimum şekilde güdülerek atılmaktadır. Benim estetik kaygım dururken sizinkisini ne yapayım? Daha fazlasını hak ediyor musunuz, sanmıyorum. Gerçi benim de şahsım adına güdüldüğüm mevzular yok değil. Fakat şimdi buna ne gerek var, konu sizsiniz. Biraz gerçekleşebilir misiniz lütfen... Biraz edebiyat ve belki bir cümlesine vurulduğum felsefeyi de katmış olabilirim. Anlayanlara selam olsun da sabah olmasın mı? Geceler hep mi kara tren?


  Elimdeki çorba kâsesi Agâh dedelere götürüldü bu akşam. Bu tarifi ilk defa denedim. Dedim ki, kızım bu senin yaptığın en güzel çorba, ama şimdilik, noktalı virgüllü parantez. Çorbanın içine bir tutam anarşistlik kattım bu doğru, ama yarım su bardağı süt kattığımı da söylemem gerek. Fotoğraflara samimiyetimiz yansır, ama samimiyetsizliğimiz daha çok. Kendimizi kandırmak için samimiyetsizliğe ihtiyacımız var, bu yüzden bunca tantana ve dev aynaları satın almalar. Yüce Tanrım şu dillere bak! Ama türküdeki gibi ‘’kurban olam dillerine vay’’ değil.


  Bu bir soru değil öyleyse söyleyin, şımarıklığınızın şamarını neden zarifçe attığınızı sanıyorsunuz. Plastik ve dijitalleşmiş ahvâlinizle, bir ikindi vakti kendinizi, karşı karşıya oturtun ve biraz yorulun.


  Göremediğiniz o şey ne biliyor musunuz;


‘’deli sizsiniz böyle bir çağda

akıllı kaldığınız için.

ben sizin

akla hayale sığmayan yanınızım

siz ki dünyayı üstünüze giyseniz

yine de açıkta kalırsınız çünkü gözleriniz

dipsiz bir ambar sanki.

ah siz,

mezarlıklar müdür olsanız bundan daha iyi

bir koyup hiç almasanız bir tohum gibi

kendinizi toprağa. ‘’


-İbrahim Tenekeci


Çorba bahane kamusal mesaj şahane, siz seversiniz diye.