Açık sözlülükle söylüyorum

Size arkamı döndüm

Herkesi bir saniyelik de olsa unuttum

Yosun kokulu ıslak tahtaların o iç karartıcı manzarasını ciğerlerime çektim

Kutupta, ıssız sahillerde

Kimsenin tercih etmediği kötü bir çakıl taşı görünümünde

Saatleri, günleri ve en önemlisi sanrılarımı kaybettim

Benden tek yüz kalmadı, hepsini çekip attım lağım sularına

Yüzsüzlüğümü bu kadar kabul edeceğinizi bilmeden yaptım bunu

Anıların bol ışıklı sularında yüzen eski ben, gitti

Her güneşli günde kelebek uçurtan o çocuk

Yatıyor solgun bozkırın ortasında

Ruhu çıkıyor, boynu kırık vücudundan

Kolundaki yara izleri unutturuyor gelip geçen günleri

Ve o an belki de ilk defa size arkamı döndüm

Bir daha hissedemeyeceğim bir hınçla

Dönmek istediğim ne varsa attım sonsuzluğa,

Alın sizin olsun gazeteler, dergiler ve en önemlisi saatler,

Şuursuz geceleri unutturacak vebalı gözlerim bana yeter


Doğumum, ölümümün hemen ardından gerçekleşti

Zehirli dedikleri düşüncelerim

Paslı mazgallardan şehrin pisliğiyle beraber akıp gitti

Eski ben, Persepolis meyhanesinin kapısına kazıldı

Size arkamı döndüm, belki de ilk defa o gün unutuldum

İşte bu yüzden hiçbir Mecusi üzülmeyecek

Akbabanın yediği sol gözüme

Zihinlerde hapsedilmem kimsenin olmayacak umurunda


Sesli şarkılarla duyurulan isyanım bitti

Artık üzülmek yok kanadı yırtılmış yusufçuklara

Sarı lekeli beyaz gömleklerin hikayesini duyamam

Eskimiş ruhum şimdi yitik ezgilerde

Belki yayı gevşemiş kemanın cızırtılı sesinde

Silüetim, birkaç kemik parçasının üstünde

Şehrin sabah dumanında

Fikirlerin dökülüp gittiği eşikte