kim o diyor annem

benim diyorum,

ilk defa hissettiğim çıplak bir mutluluktan sıyrılırken.

ben geldim.

çıplak bir mutluluk

kimisi bunun için para verebilir 

ama vermişken bugün vermeli

çünkü yarın, bunun bile fiyatı artabilir.


kıyafetlerimi insanlar içinde giymeye başlıyorum

tanrı'nın nefretini,

iki küçük kız çocuğunun yansımasında görüyorum.

-size bir sır vereyim, kız çocukları başta asabidir-

el ele tutuşan iki adam da,

parmaklarını çenesine sarmış bir sorgulayışta.

parmaklarımı neyse ki çeneme sarmıyorum

ben sert kahve de sevmiyormuşum

siyah, acı olursan güçlü olursun diyorlardı.

büyükler gerçekten sistemli şekilde yanılabiliyorlar, ne komik.

valizimi yardım almadan taşıyorum

sonra taklidi bir hayatı bırakıyorum ama nereye?

hangi insan giyecek onu

hem zaten ben de başka bir taklidi hayat giymeyecek miyim üzerime.

belki biraz umursamaz olmayı denerim

sonra belki bencil olmaya çabalarım

olur mu dersiniz?

kulak verin, tanrı olmaz derdi buna.


kelimeleri sevmişken yazmalı bugün.

ve yaşarken yaşanmalı 

bence yaşamak pislik doludur.

ter, kan, insanların koltuk altları mesela.

sert kahve sevmiyorum demiştik

valizimi kendim taşıyorum ve sert bir kahve içiyorum.

ter içindeyim,

içimde kan akarken

ve bugün,

pislik içinde yaşamayı sevmeliyim.