Kötülüğün üzerine şeker serpildi bu diyarda

Çok kişi de yok demedi, semirdi doyasıya

Örümcekler gibi sabırla ve sinsice ördüler ağları

Son ana kadar bıçağı kurbandan saklayan usta kasaplardı bunlar

Kördüler üstelik kütük gibi 

Lakin siyah değil som altındı körlükleri

O günler çok erkendi yani

Daha patlamamış kanalizasyon, düşmemişti şapka

O günler devrim öncesi Afganistan kokmuyordu sokaklar

Utanmak ahlaki bir değerdi henüz, dürüstlük erdemdi hatta

Sonra nasıl oldu görünmez bir el teker teker aldı ferini gözlerin

Işıklar birer birer solarken bir meymenetsiz suret bağırıp çağırdı

O bağırdıkça birileri alkışladı, birileri alkış tuttukça o daha fazla bağırdı

Sonunda en haklı o oluverdi

Tüm rasyonel sebeplerin ötesine geçiyordu yalanlar

Ve biz çürümeye başlıyorduk

 Sonra birkaç genç öldü birkaç ihtiyar ağaç için

Sonra ben çok üzüldüm birine özellikle ama hepsine aynı samimiyetle ve içten

Ne olduysa o gün yarımız terörist oldu bir anda

Nasıl olur anlamadık bunu da alkışladı haksız çoğunluk

Ve biz demokrasinin çirkin yüzüyle ilk kez orada tanıştık

Ki onun da epeydir rafa kaldırılmış olduğunu epeyce geç anladık

Yenildik dostlar ne yazık ki hayal gücümüz bu kötülüğü öngörmeye yetmedi

Havsalamızı aşmış tüm korkular kapımıza dayanmış alacaklılar gibi

Son bir mumun titrek ışığına kalmıştık geçen bahar yuttu o meymenetsiz afiyetle onu

Çıkışlar kaçtı birer birer elimizden ve bu köprüdeki dayılara ayı demek mubahtır artık

Kim ki etinden korkuyor mezarda kemikleri sızlasın

Altın varaklı kitapları, dize kadar sakalları, demode fikirlerle tıka basa dolu kafatasları

Kirli ellerinin değmediği ne kaldı tanrı uyurken

Tüyü bitmemiş yetimin hakkını ayrı kendini ayrı sömüren bunlar değil mi yani

Bunlar değil mi seni bana düşman eden

 Öyle yorgunum ki bu öfkeyi taşımaktan sırtımda kambur gibi

Bir ana bırakıyorum size emanet

Nefesleri sayılı ve hırıltılı bir ana

Yorgun nefesiyle kaç diyor bana kurtar kendini