Bu Öykü @üçüncü ile birlikte yazılmıştır.


Size dönüş yapacağım, dedi Gizem. Çocuk çok korkuyordu. Bilmiyorum gizem hanım diye ses verdi, çok korkuyorum. Bana nasıl dönüş yapacaksınız diye sordu telefondaki titreyen sesi. Güç bela konuşuyor her yutkunuşunda boğazına kılıç batırıyorlardı sanki.

Gizem gülerek dedi ki:

Ayağımla dönüş yapacağım. Ahahahaha

Gizem ayağıyla dönüş yapıp mutfağa yollandı. Canı fena kahve çekmişti, saatlerce insanlarla dalga geçmek yormuştu. Hepsini ölüme terk etmek hoşuna gitmişti, kahve içme dürtüsünü uyandırmıştı.

Acaba çocuk öldü mü diye düşürürken yakaladı kendini. Aman dedi, bana ne. Kahve cezve de taşarken düşüncelerini alı koyup karanlık bir odaya kapatıp ocağın altını kapattı. Biraz yanmış kahvesini fincanına doldurup odasına gitti.

Çocuk kesin ölmüştür diye düşündü. Bir yudum aldı kahvesinden. Tadı acıydı. Umutsuzca dönüş yapılmasını bekleyen çocuğun ağzından kan aktığını hayal etti. Dişleri parçalanmış, gözleri morarmış olmalıydı. Belki kaburgasında tonlarca kemik artıkları vardır artık. Kim bilir.

Ama dönüş yapmayacaktı işte. Kararı karardı. Orada umutsuzca ölüme bırakmak hoşuma gidiyordu insanları. Umutlarını yok etmediği bir hayal sunmak, onlar beklerken kahvesini içip ayağıyla dönüşler yapmak eğlenceliydi Gizem için.

Bir müzik açtı radyodan, eski bir parça. Ölürüm aşkınla diye vızıldıyordu kadın. Nameleri sert ve naif olmayı beceriyordu. Şarkıcı olmak nasıl bir şey olurdu acaba diye düşündü Gizem. Kendisini dinleyen ve alkış tutan bir güruhun ortasında hayal etmek güldürdü. Yakıştırmadı kendisine ama hoşuna gitmediğini de söyleyemezdi.

Telefonu yine çaldı. Günlerdir, aylardır telefonu hep çalıyordu. Canı istediğinde alo demek çok zevkliydi. Şuan canı istemiyordu. Telefon çaldı, sandalyesine gömülmüş kahvesini içen Gizem’in umurunda değildi zil sesi.

Penceresine bir kuş kondu. Alay eder gibi ötüyordu suratına. Sanki gagasından aptal lafı çıkmıştı, buna yemin edebilirdi Gizem. Yemin billah görmüştü işte.

Sensin aptal, diye karşılık verdi Gizem kuşa. Sinirlenmişti. Bir kuş tarafından hakaret edilmek çok onur kırıcı bir şeydi sonuçta. Gizem bunu yeni deneyimlediği için de sinirliydi. Yani öylece beklenmedik bir anda, kahvenizi içerken, hiç kimse bir kuşun size aptal diye sesleneceğini söylememişken suratınıza bir kuş tarafından aptal denmesi aptal gibi hissettiriyordu.

Annesi gibi ayağında terlik olmasını diledi Gizem. Eline alıp fırlatırdı namussuza. Ama Gizem çıplak ayakla dolaşmayı severdi. Terlikler aptallar içindi ona göre; desenli, renksiz ve plastik, hepsi iğrençti.

Ancak şuan aptal gibi hisseden kendisiydi. Telefon yine çaldı. Hışımla açtı.

Alo!

Geri döneceğinizi söylediniz.

Bende döndüğümü söyledim ya işte, dedi Gizem. Ne dik kafalı çıktık sen böyle!

Ama Gizem Hanım, dedi çocuk. Sesi ilkine göre daha bir içine kaçmış ve cılızdı. Şuan damın kenarında hayatıma son verme noktasındayım.

E! ne olmuş bunda, dedi Gizem. Gözleri kendisine laf atan kuştaydı. Puşt orada dikişmiş kendisini kesiyordu.

İntihar etmekten vazgeçmek için sizin telefon numaranız verildi bana Gizem Hanım. Siz belki... Belki...

Hayatınızın ne kadar anlamlı ve özel olduğunu hissettirip çektiğiniz acılardan kurtararak umut dolu bir yaşam mı sunacağımı düşündün.

Çocuk bir an susmuştu. Derin bir yutkunma sesi işitti Gizem. Sonra kuş penceresinden takla açıp havada orta parmak çekti. Gizem şaşkınlıkla ağzı açık kalmıştı. Aşırı siniri bozulmuştu. Hem kahvesi de orada, buz gibi olacaktı. Ve çocuk kendisi oyalıyordu.

Bana yardım etmelisiniz.

Nereden çıkardınız size yardım etmem gerektiğini.

Öyle dedi.

Ah onu söyleyen şerefsi. İlk de eğlenceliydi. Bir kaç telefon almaya başlamıştı Gizem. Birisi telefon numarasını intihar eden aptal erkeklere veriyordu bir şekilde ve ölüme giden yolda kendilerini değerli hissetmek için Gizemi arıyorlardı. Onlara yardım etti. Bazıları vazgeçti, evlendi, belki çocukları da olmuştur ama sonra bu aramalar artı ve Meryem Ana olmakta bir yere kadardı. Sıkılmıştı Gizem. Onlara güldü, dalga geçti, haberlerde yere tost gibi çakılan erkeklerin fotoğraflarıyla espriler yaptı.

Ancak şimdi bu da sıkıcı bir hal almıştı. Yorulmuştu artık geri dönüş yapmaya. Hepsini şeytan alsın. Adi şerefsiz diye geçirdi içinden. O telefonunu veren adiyi bulsa paramparça edecekti. O kadar sinirlendirmişti.

Bak çocuk, sana ne dediler bilmiyorum ama benden yardım istemeyi, hayır, dilenmeyi bırak ve ölmek istiyorsan erkek gibi atla ya da kredilerini ödemeye devam et. İnan kimsenin sikinde değil her ikisi de, kapiş.

Uzun bir sessizlik. Gizem telefonu kapatıp kendisine bakıp arada salak diyen kuşa doğru ayaklandı. Gebertecekti bu terbiyesiz kuşu.

Ah bir terliğim olsaydı diye düşündü.

Kuşun yanına yaklaştıkça kuş da ona doğru adım attı. Sonra gagasını cama vurdu aptal gibi. Sanki önündeki camı görmemiş gibiydi.

Gizem kahkaha bastı. Aptal şey, gerizekalı hödük seni, sen mi benle dalga geçiyordun, dedi. Parmak işareti bir çocuk gibi gösterip karnı tutarak güldü. Çene kasları ağrımıştı, çişi gelmişti gülmekten. O derece güldü.

Kocaman bir rahatlama bedenini sardı Gizem’in. Odin’in kuzgunu tarafından izlendiğine kapılıp, kendisini cezalandırmak için şeytanın ayarttığı bir kuş sanmıştı. Ama hayır, aptal bir kuştu işte. Sıradan, camın ne olduğunu bilmeyen, esnaflardan bir kaç hareket öğrenip ahkam kesen basit bir kuştu işte.

Gizem pencereyi araladığı gibi kendisine gelmekte olan kuşun boynundan yakaladı. Sensin aptal olan, dedi ve gökyüzüne doğru fırlattı.

Suratında bir gülümseme vardı.

Telefon yine çaldı. Arayan çocuktu.

Gizem Hanım, artık intihar etmeyeceğim. Bir kız çocuğum olsun istiyorum. Evet yaşamak istiyorum.

Gizem esnedi. Kahvesi de soğuduğundan üstüne düşen üşengeçlik ve tembellik arasında ayırt edemediği o ince çizgide çocuğa, lan bir siktir git başımdan be, dedi.

Telefonu açık pence

reden dışarı fırlattı.