Senin sokağına yaklaşınca hızlanacak kalp atışlarım ve adımlarım yaramazca yavaşlayacak. Elimdeki şemsiyeyle dolanacağım biraz. Heyecanım seçilemeyecek yağmur telaşlı insanların arasından. Her zamanki yoldan sahile yürüyor olacaksın. Takip edeceğim yine seni arsız bir aşık gibi. Ah tam olarak öyle. Bir dakika şemsiyen yok ve ıslanıyor saçların. Durup seni izlemeli insanlar, yağmuru güzelleştiriyorsun sevdiğim. Hayranlıkla seni izlerken birden sıyrılacağım büyünden, çatılacak kaşlarım kızacağım sana, güzelliğin seni üşütmekten alıkoyacak değil ya, endişeleneceğim. Ah bir konuşabilsem, şu kelimeler bir dile gelse nasıl da sitem edeceğim sana, yağmur seni hasta edecek ama sen yine de her bir zerrenle karışıyorsun yağmura, yağmuru kıskanıyorum diye. Seni takip etmekten vazgeçeceğim, koşacağım şemsiyeyi ikimizin üstüne tutacağım. Bir anlık delilikle bu yaptığım nefesimi kesecek. Sana yakın olmak, seninle basit bir şemsiyeyi paylaşmak neredeyse öldürecek beni sevdiğim. Duraksayan adımların ve yine yağmura karışan bi sen. Pes etmeyip seni yağmurdan bir kez daha alıkoyan ben. Çatılı kaşların, çatılı kaşlarım. Ve bir kez daha aynısı… “Ben yağmuru seviyorum hanımefendi, ısrarınızı sürdürmezseniz mutlu olurum, diyeceksin." Ses tonuna iç çekmemek için zor tutacağım kendimi. "Ben de sizi seviyorum bayım , beni de yağmur gibi sever misiniz?" diye geçireceğim içimden. Bak, kalbim nası dile geliyor da tek kelime çıkmıyor şu ağzımdan. Omuz silkeceğim. Sen arkanı dönüp giderken tekrar tutacağım şemsiyeyi ikimizin üstüne. Muhtemelen dilsiz olduğumu veya deli olduğumu düşüneceksin. Sabır dileyip o şekilde yürümeye devam edeceksin. Belki o sahili illa yürüyeceğini bilmesem cesaret edip seni yağmurdan çalamayacağım. Yanyana tek bir şemsiye altında dakikalarca yürüyeceğiz. Biz sessiz, yağmur susmak bilmez. Kalbim ağzımda atarken sana bakmakta çekineceğim ama gözlerim her bir karışını tarayacak yüzünün. Kendi kendine bir şeyler mırıldanacaksın. Farkında olmadan biraz daha yaklaşacağım sana gözlerimi kısmış dediklerini anlamaya çalışarak. Ve güleceksin o an. Kocaman açılacak gözlerim hayranlıkla bakacağım sana. Duraksayıp kaşlarını çatacaksın önüne dön der gibi. Yanaklarım kızaracak gözlerimiz her buluştuğunda olduğu gibi hayır hayır kulaklarıma kadar yanacağım. Döneceğim önüme nolurdu yüksek sesle söylesen şimdi o merak içimde huysuzlanacağım. Bi müddet daha yürüyeceğiz o şekilde. Yağmur biraz daha dinmiş olacak. Gitme vaktim gelecek. Biraz geciktireceğim. Biraz daha tadacağım seninle cenneti. Şemsiyeyi eline tutuşturacağım. Şaşkınlık içindeyken tutacaksın şemsiyeyi, senden biraz uzaklaşacağım. Sen gözlerimin içine bakıp ne yaptığımı anlamaya çalışırken ben yağmura karışacağım sana gülümseyeceğim ve koşmaya başlayacağım. Arkamdan sesleneceksin hanımefendi diye diye. Ama ben durmayacağım ve durdurduğum taksiye binmek üzereyken hayli uzakta olan sana nefes nefeseyken son bir kez bakacağım, sen elinde benim şemsiyeyle öylece dalmışken gözyaşlarım akarak bineceğim o taksiye ve gideceğim. Usul usul ağlarken düşüneceğim senin yakınlığını, ses tonunu, kokunu, çehreni, gözlerini, kaşlarını çatışını, gülüşünü, yağmurun sende duruşunu, ıslanmış saçlarını... Seninle canlanan her bir duygum için gözyaşı dökeceğim. Senin bendeki yoğunluğun deli edecek beni. Bir müddet sonra dinecek gözyaşlarım. Kafam cama dayalıyken dokunacağım yağmur tanelerine. Yaramaz bir çocuk gibi elimi kapatacağım ağzıma kıkırdayacağım seni yağmurdan çaldım sevdiğim. Ve bu son olmayacak.
Sizi yağmurdan kıskandım, yağmurdan çaldım. Beni yağmur gibi sevin bayım.