Meşenin yaktığı çıplak derim

daha bile soğuk tenine değenden.

Titreşir parmak uçlarımda nahif izlerin,

sırtının ve alnının.

ve saçların..

Saçların ki is kokar,

Penceresinde tüter bir derme çatının,

arasından, çeyrek açılmış biçimsiz yeşil perdelerin.

Kapısında odunları.

Kesilmiş ve atılmış.

Sözünde durmayan bir babanın

bıraktığı döküntüler misal.

sahipsiz ve hatırlanmamış..

Al yak onları.

Bir kasası eksik üstelik.

al ve yak.

anca kurutur yaşları bu çanaklarda

ışıkları siner köşede yığılmış ağır döşeklere.

sinik ve gülünç ağır döşeklere.

ve anca aydınlanır loş odaları anıların.

Çekilmez ayazdır çünkü karartan avuç içlerini.

Isınır ve yeşerir üflesem.

Ama üstelik ensende ve ayak bileklerinde!

İrkilirim.


Korkum, gölgeni takip eden bir başka kimse..

Bu sen.. sen değilsin. Kimse?

Geleceğim de.


Elleriyle kazmış,

Kazmış da çıkaramamış buzlu toprağın bu kurtları.

Korkarım kurtlarından.

Yine de başka büyük korkum yok

Söylenmemiş sözden.


Çıkar at hepsini.

doldur ve kapat kalan eksiltili yanları taşlarla ve kayalarla.

yahut, canın nasıl isterse!

Bükülmüş önünde yumrukların,

sığınma koş gölgenin ardına.

kovala tut ipinden uçurumun.

sızdır zehrini ve akıt aşağıya.

tüm kayıp zamanın.


bilsem ki;

kulaklarında çınlayan

çıtırtısıdır ağır ve büyük adımlarımın,

"bak, geliyorum!"

geleceğim de.

bir aralıktan, çeyrek açılmış biçimsiz yeşil perdelerin.