Onun için bu konuda genelleme yapmak istemez ama bazı tarihsel dönemlerde en çok benimsenen filozofu her daim sevmiştir. Kendimizi tanımladığımız şeye karşı bir duruş sergileyen filozoflar bunlar. Kendisi bunun hakkında bir yerde yazmıştı tüm bunların Platon ile başladığına dair. 

Foucault, Batı felsefesinin anti-platonizm olarak tanımlanabileceğini öne sürdü. Aristoteles, stoacılar vb. hepsi; kendilerini Platon'un eleştirisi üzerinden tanımlarlar. 

Kısacası Platon ilkti. İkincisi ise Descartes. Bugün, herkes ona karşı. Yeni çağcılar, erken modern felsefesindeki doğanın teknolojik baskınlığına karşılar. Habermasçılar, Descartes'ı fazla monolojik olmakla suçlar. (Monoloji, her türlü karar ve yönetim süreçlerine paydaşların katılmaması, tek kişilik akılla ve buyruklarla yönetme anlamına gelir.) 

Marksistler onun soyutlanmış bir burjuvazi öznesi olduğunu düşünür. Son 200 yıldır bu söylemler Hegel'e yönelmiştir. Ölümünden beri felsefe tamamen anti-Hegelyan olmakla ilgiliydi. Bu, Schopenhauer ile başlar ki o bu konuda gerçekten sertti. İkisi de seminerler verdi.

Schopenhauer, kasti olarak derslerini Hegel'inkiler ile aynı saate planladı. Onun öğrencilerini çalmak istiyordu. Bu oyunu işe yaramadı. Schopenhauer, Marx, Feuerbach ve neo-Kant yanlıları Hegel'e geçiş yaptı. 20. yüzyıl da dahil. Şu kendilerini Hegelyan ilan edenlerin bile ona karşı bazı çekinceleri vardı. Zizek'in onlara verdiği bir isim bile var: ''Hegelyan olamamışlar.''

Hegel bunu neredeyse yapıyordu ama tam olarak değil. Örneğin, Lukacs. Hegel ''Madde özneldir.'' şeması dahilinde çalışır ama Lukacs bunu daha manevi bir şeye dönüştürür. Ama gerçekte gasp edilen kapitalist maddeyi geri alan, proletaryanın tarihsel özne-nesnesidir.

Hegel, modelinin kurumsal bir monarşi olmadığını bilmiyordu. Onun modeli mevcut toplumdur,kapitalist liberal demokrasi.

Müşterek bilincimiz tek bir Tanrı'ya dönüşecek. Hegel'in mutlak ruhtan bahsettiğinde söylemek istediğinin bu olduğunu iddia ediyorlar. 

Hegel'i görünüşte rasyonelleştiren bu tür deneyleri düşündüğümüzde bizi ilgilendiren şey herkesin bunu yapma eğiliminde olmasıdır. Bugün baskın olan liberal yorum bile... Onların Hegel'i iki tarafa oynayan basit bir özgürlük filozofudur. 

Hegel biraz fazla mistikti ama işin özü bu. Zizek'i kışkırtan da buydu. Lise son senesinde görünüşteki çılgınlığı Zizek'i büyülemişti. İşte mutlak bilginin varlığını iddia eden bu adamdı, Hegel. Bir zamanlar, onun Tanrı'nın aklını okuyabileceğinden ve her şeyi bildiğinden emindi. Bu, ilgisini çekmişti. 

Hegel'in metinleri Hegel'e sadık kalınarak nasıl okunur? Deliliğini anlamayı kolaylaştıracak bir şekilde değil ama bugün bile mantıklı olacak bir şekilde. Lacan, Zizek'e bu konuda yardımcı oldu. 

Birkaç iyi profesörden biri olan Zizek ile aynı fikirde olmasa da aşırı Marksist olan Bozidar Debenjak. O da Hegel'in çalışmalarına yöneldi. Hegel hakkında bazı temel bilgiler üzerine bir şeyler anlattı. İlginç bir gerçek: Sözde muhalifler, Heidegger'i tercih etti. diğer yandan resmi kol, başka bir yol tercih etti. Frankfurt Okulunun sulandırılmış bir versiyonu. 

Hegel'i tüm bunlardan nasıl kurtaracağımızı bulmaya kararlıydık. Büyük dönüş 60'ların sonunda gerçekleşti. Fransız yapısalcılığının ani bir patlaması. Bu, yine bir meydan okumaydı. Tek istisna Lacan olacak şekilde, onda bile bazı anlam karmaşası olduğu halde tüm büyük yapısalcılar da dahil. 

Althusser, Faucault... hepsi anti-Hegelyan idi. Bizim neslimiz Hegel'i Lacan'dan okumayı her daim çekici bulmuştur. Hegel'in dostları olan Slovenlerin, Hegel açısından iyi anlamda ne kadar dogmatik olduklarını görmek ilginçtir.

Fransa'da ve Slovenya'da Lacan'ı hiçbir zaman bir uygulayıcı olarak deneyimlemedik. Hegel'i okumanın yeni bir yolunu sağlayan kişi oydu. Ve sonra hafifçe muhalif bir görüş vardı, Marx'tan ayrılıp Hegel'e dönmek.


HEGEL'İ HİÇ ALDATTI MI? 

Baştan çıkarıcı şeyler vardı. Ama Heidegger ve benzeri asla. Bazı kısımlarda Kierkegaard'a hayran oldu. Ama Kierkegaard büyük bir Hegelciydi ama bunun farkında değildi. 

Asla bir Lebensphilosophie hayranı olmadı. Nietzsche ve varoluşçular kendisini her zaman sıkmıştır. Ama Kierkegaard eşsizdi. Gerçekten hayran olduğu bazı analitik filozoflar vardı. Ama onun için Hegel rakipsizdir. 

Hegel'e asla sırtını dönmedi. Onu aldatmaya en yakın olduğu şey buydu. Başka birini okumak istediğinde Hegel'i bir ihtimal kenara itti. Ondan asla vazgeçmedi, daha iyisini bulamadı.