Bir sigara daha yakıyorum. Böyle geceler olup olmadık düşünceleri zihnime doğuruyor ve beni çıldırmanın zirvesine taşıyorken yüreğimin ardında gizlenen sevgi açlığı beni dürtüp her şeyi yapabileceğim bir konuma sürüklüyor. İnsanların sığ görüşleri bütün benliğimi sarsıp beni bu masanın başına yeniden oturttuğunda neden bu kadar önemsediğimi, yarınlarıma faydası olmayacak seslerin gölgesinde tökezlediğimi durmadan sorguluyorum. Yanıtsız suâller, yarınsız hayaller ve yineliksiz yüreklenmeleri de bu sandalyeden kalktığım gibi burada bırakıyorum. Hasret duyuyorum: her şeyin başlangıcından duyabildiğim neşeli gülüşlerin gürültüsüne, sırtımın sıvazlanıp birkaç şefkatli söz işitmeye... Daha önce hiç duyumsamadığım hislerin kölesi hâline geliyorum zira benim attığım tüm kahkahalar neşesiz ve keder doluyken bu, bu gece beni daha çok delirtiyor.


...


"Bu filmi seyretmiştim, konusu epey sarsıcı. Başlayacaksan mendillerini hazırlaman senin için iyi olur Namjoon!"


Tatsız ve kuru gürültünün cirit attığı bir ortamdayım. Eve gitmek arzuladığım bir şey değil, kafamın içindeki kuşkucu gürültülerin sabitliği beni daha çok delirtecek bir kıvama getirebiliyor çünkü. Yine de gittiğim her yerde karşılaştığım huzursuzluğun çevremde değil içimde olduğunun farkındayım, bahanelerin ardına sığınmak kaçınılmaz bir çare olabiliyor bazen.


"Jeongguk," Söz konusu Namjoon, az önceki alay savaşından galip gelip yanıma oturuyor. Bir sohbete iştahsız değilim ama sonunda yine anlaşılmayacağım konular üzerine tartışmak dilimden çok dimağımı yoruyor, kaygı üzerine kaygı ekleyip beni zayıflatıyor. "Hey, Jeongguk?"

"Ah Namjoon, bir şey mi diyecektin?" Gülümsüyorum. Namjoon'un yüzüne bakıyorum, sakin ve silik bir tebessüm suratında peydahlanıyor. Benim aksime, benim bakış açımdan oldukça net bir tavırla mimiklerini kullanıyor ve sanki gün geçtikçe omuzlarındaki yükü azalıyormuşçasına neşeli bir ses tonu kullanıyor. "Geçen günkü yazını Bay Kang beğenmemiş ama ben tekrar tekrar okudum. Yoğun bir duygu cümbüşü vardı sanki..." Duraksıyor. "Bugünlerde iyi olduğuna emin misin?"


Bir kahkaha patlatıyorum. "İyiyim."

Namjoon gözlerini benden başka tarafa çeviriyor, aldığı cevabın niteliğinin onu ilgilendirmediğini anlamam uzun sürmüyor çünkü bazen baktığınızda insanların amaçları benliklerinden daha çok ön plana taşıyor. Ensesini kaşıyıp tebessümünü büyüterek yeniden bir göz teması kuruyor benimle. "İyi olmana sevindim. Biliyorsun, eğer bir sorun varsa benimle paylaşabilirsin." Avucunu omzuma atıp orayı sıvazlayacak gibi olduğunda tavırlarının samimiyetsizliği gözle görebileceğim kadar somutlaşıyor ve insanlar için beklentiye girmeye meyilli yüreğimi sürekli sarsan zihnimin oyunlarına kurban giden bir karakter oluyor. "İletişimimizi koparmayalım Jeongguk. Burada gerçekten değer verdiğim tek kişi sensin." 


Gülümsüyorum, neşeden çok uzak bir gülümseme bu ama şu anlık üzerimde biriken tükenmişliği ayırt ettirmeyecek kadar güvenebileceğim bir gülümseme. "Tabii, koparmayalım." Namjoon elini omzumdan ayırıp ayaklanıyor ve ben kafamı kaldırıp ona bakabileceğim bir vakti bile yaratamıyorken arka tarafıma ilerleyip kadrajımdan tamamen kayboluyor. Yanımdan ayrılırken yüzüme yayılan bu neşesiz gülümsemeyi de birlikte götürmeyi eksik etmiyor. Tüm bu kalabalığın içinde yalnızlaşmak, gürültülü kahkahaların arasında her geçen saniye ölümü istemek artık alıştığım yaralar haline gelirken gerçekten özgürlüğün özgürlüğünü arzulamama yol açan bir dünyaya sahip olduğumu fark ediyorum. Bir girdaba kapılmış yineleyen düşüncelerim ve belirsizliğe galip gelemeyen zavallı benliğim tüm düşlerimi bir zemheri gecesine sürüklüyor. 


Sıkıntılı bir nefesi hürlüğüne kavuşturuyorum ve beni bir ayyaş gibi karşılayan çelimsiz adımlarımın kucağına sokulmak adına dahi olsa yerimden kalkıyorum. Kapağı sürekli açılıp kapanmaktan yıpranan defterimi çantama atıyorum ve büyük bir arzuyla gitmemek için bahaneler yarıştırdığım evime gitmek için yola çıkıyorum. Tüm karamsarlığımın verdiği dikkatsizlikle birkaç saniye öncesini bile hatırlayamıyor, ezberimde olan yolun verdiği hisler sıkıcılaşmış düzenimin kaçınılmaz bir küflü kuyusu olurken bu geceyi de atlatabilmek adına bazı şeyleri unutmayı deniyorum.