Sevgilim

Bu sabah içimi avludaki dut ağacına açtım

Koza olabilmek için sana.

Sana yaprak, sana yağmur biriktirdim

Hüznüne şifa, derdine deva olsun diye

Sana ıhlamur, sana mevsimlerden iğde kokusu

Sana kuş sesleri biriktirdim


Sevgilim

Bu sabah

İçime su serpen gülüşünü üç defa öpüp alnıma koydum

Ağrısı/burkulması ne varsa yüreğimin, hepsini kilere kaldırdım.

Bulaştırdım ellerimi can suyuna

Tozunu aldım kitapların

Her birinin arasına lavanta kırıntılarından bıraktım

Sen sevesin diye daha çok

“Kokuları var kitapların, önce dokunurum onlara” derdin

İyileşecek kelimeler ellerinden

Sevgilim, ellerin çokça bağışlayıcı, ellerin çokça anne


Ah! Keşke bir şarkı olsaydım

Olsaydım da fa diyez notalarından geçip

Her öğün serilseydim sesine

Kendi meşrebimizce bir sofraya tutunur

Minnet ede ede geçerdik bir ömürden


Akşamüstleri park gezintilerinde

“Yağmura yüzünü aç” derdin

Yüzümü yağmura, yüzümü sana

Penceremi çiçeklerin en güzeline, en narinine…


Sevgilim

Su yolunu, su çatlağını, su beni buldu.