Çeneme bir yumruk yiyorum, ağzımdaki kanlar betona saçılıyor. Sol elimle karaciğerine sert bir yumruk atıyorum, ayağa kalkıp toparlanmasını bekliyorum. Gözlerime bakıyor öfkeyle, kana bulanmış dişlerimle gülümsüyorum, içimde bir kahkaha patlıyor. Kalkarken karnına çok sert olmayan bir tekme atıyorum, yere çöktüğünde dizimi çenesine geçiriyorum. Geri çekilip kalkmasına izin veriyorum, kalkıp bacaklarıma sarılıyor ve beni düşürüyor, üzerime çıkıp arka arkaya yumruklar savuruyor. Kendimi sola çekip sağ dirseğim ile çenesine vurmaya çalışıyorum, aptal herif bana vurmak yerine saçımı çekiyor, kalkıp bacağını kavrıyorum ve kaldırıp yere vuruyorum, içimdeki kahkaha daha da alevleniyor. Kalkıyor, yüzünün tam ortasına ufak bir kırık bırakıyorum, yanlış vurdum, bileğim ağrıyor. Gülüyorum, uzun sürmüyor, kaşıma sert bir yumruk yiyorum, terim yarayı yaktığında kaşımın açıldığını hissediyorum, hoşuma gidiyor. Aptal ama dayanıklı biri, ağzını açıp bağırmaya başladığı an yumruğumu çenesine indiriyorum, sessiz bir çıtırtı, bolca kan. Acı içinde yerde kalıyor, ben de kendimi yere bırakıp gökyüzünü izliyorum, kalbim dışarıya fırlayacak sanki, ellerim titriyor. Acaba hangimiz canı daha çok yanıyor? Kalkmalıyım, elimi ağzına dayayıp nefesine bakıyorum, yaşaması güzel, gidebilirim. Attığım her adımda acı çekiyorum, yeteri kadar uzaklaştığımda ağlamaya başlıyorum, canım çok yanıyor fakat en azından ağlayabiliyorum, bilincim açık, diğerinin aksine. Eve az kaldı, yürümeye devam ediyorum, sokak kapkaranlık. Elektrikler yok, zar zor eve girip kendimi mutfağa atıyorum. Ağzımı yıkayıp çalkaladıktan sonra içebildiğim kadar su içiyorum. Tişörtümü ve pantolonumu çıkarıp aynada kendimi izliyorum, her yerimde morluklar ve çizikler var, çizikler nasıl oldu ki? Suyun altına geçiyorum, buz gibi, donduran ve aynı zamanda yakan bir soğukluk bu, en sevdiğim soğukluk.