Bir karahindiba gördüğünde nefesini bana saklıyorsun. Eğrelti otlarından yüzüklerimizi değiştiriyoruz. Bir mor salkımdan dökülenleri saçlarıma serpmek için geçtiğimiz yollardan geri topluyorsun. Vardığımız yamaçlı toprağın rüzgarını tepeden baktığımız söğütün saçlarından seçiyoruz. Sarhoş eden bir uyuşukluk ki seyir hakkımızı çalıyor, tutsak oluveriyoruz. Boyluca uzanmış bir mor var önümüzde, ardımız ise söğütlü vadi. Şimdi ya tut elimi seyreduralım, ya da artık veda vakti.