Tüm sorular cevap bulmak üzereydi aslında, her kitapta olduğu gibi her şey mucize olarak adlandırıldı. İnsanlar, ölmek üzere olan ruhlarını bir köşeye koyup kenara çekildiler; insanlar yalnızlıktan ve sevgisizlikten intihar etmeye başladılar. Sokaklar, balkondan kendisini sokaklara atan genç bedenlerle dolmuştu. 

Ülkenin başkanı çaresiz kalmıştı, elinden bir şey gelmiyordu, aileler feryat ediyor, kendilerine vuruyorlardı. Her gencin ruhu bir arada toplanıp ülkeye devrim yapıyordu ama kimsenin olacaklardan haberi yoktu. Ülkenin nüfusu azalmaya başlamıştı, gençler tükeniyordu.

Son bir gencin ölümü kalmıştı, kendisini çiçeklerle dolu bir balkondan atarken gömleğinin cebine bir papatya sıkıştırdı ve atladı. Bedeni kanlar içinde kalmıştı, kimsesi olmayan bu çocuğu herkes görmezden geldi.

Görevliler cesedini kaldırırken kanlar içindeki bedene eldivenle temas ettiler. Bir şey fark etmişlerdi, gömleğinin orada bir papatya buldular ve papatyaya bir damla kan bile bulaşmamıştı. O kadar kan içinde temiz kalan papatya gibi olmak isterdi herkes ama herkes çoktan kirlenmişti bile…