Sevgi üzerine 2400 sene önce…

(Ekleme ve kısaltmalar yapılmıştır.)
*
Phaidros: Sevgi eşsizdir her bakımdan, hele doğuşu düşünülecek olursa. Hiçbir şey insanı sevgi kadar güzel yaşatmaz.
*
Eryksimakhos: "Birlik", kendi içinde ayrılan şeylerin uyuşmasıdır, tıpkı okla yay arasındaki uyuşma gibi. Birbirinden ayrılan alçak ve yüksek sesler var, sonra bu sesler uzlaşıyor ve müzik sanatında ahenk bu uzlaşmaya dayanıyor. Alçakla yüksek ayrı kalsalardı, ahenk diye bir şey olamazdı. Ritim de önce birbirine karşıt olan çabukla yavaşın sonradan uyuşması ile doğar. Bütün bunlarla müziğin yaptığı nedir? Başka türlü söyleyecek olursak, müzik ahenk ve ritim alanında sevgi olaylarının bilgisidir.
*
Aristophanes: İnsanların karşısına kendi yarısı çıktı mı derin bir dostluk, sevgi duygusu ile vurulmuşa döner. Bu iki candan her birinin aradığı bambaşka bir şeydir, istediklerini duyar, sezer de anlatamazlar. Sevgi dediğimiz şey yaradılışımızdaki bütünlüğü arzulamak, aramaktır. En güzel şey buysa, bizi ona en çok yaklaştıran şey hayatımızdaki gerçeklerin en güzelidir: Bu da yaradılıştan gönlü gönlümüze uyan bir sevgilidir. Bugün için aslımıza dönmek yolunda bize en büyük yardımı yapan, yarın için de bize en büyük ümitleri veren odur.
*
Agathon: Sevginin akıcı bir varlık olduğunu da unutmayalım. Özündeki uyuşkanlığın ve girginliğin en iyi belirtisi, onun biçim güzelliği değil midir? Herkes düşünebildiği en üstün güzelliği onda görür, çünkü çirkinlikle sevgi çatışma halindedir. Canda, bedende, nerede olursa olsun, sevgi çiçek açmayan yere uğramaz, nerede çiçekli, güzel kokulu bir yer varsa oraya yerleşir. Bundan sonra sevginin erdemleri gelir. Sevginin başına ne gelirse gelsin, zorla gelmez; sevgi ne yaparsa yapsın, zorla yapmaz, çünkü her insan gönül isteğiyle onun emrine girer. Sevgi avcuna aldı mı bir insanı, "bir nefes şiirden yoksun da olsa" o insan şair kesilir. Buna dayanarak diyebiliriz ki, her çeşit sanat alanında, sevgi her yaratmanın yaratıcısıdır, çünkü hiç kimse kendinde olmayanı, kendi bilmediğini başkasına ne verebilir ne de öğretebilir. Sevgi bizi iyiliğe dost, kötülüğe düşman eder.
*
Sokrates: (Diotima’dan bahsederken) Bolluk ve Yoksulluk'tan doğan Sevgi'nin talihi de ona göre olmuş. Sevgi her şeyden önce ve her zaman yoksuldur; çoklarının sandığı gibi hiç de öyle ince ve zarif değildir, tersine kabadır, pistir, evsiz barksız, yalınayaktır; açıkta, dağda bayırda, kapı önlerinde, yol köşelerinde yatar kalkar. Ne yapsın, anasına çekmiş, yoksulluktan kurtulamaz. Babasına çeken tarafıyla da hep güzelin, iyinin peşindedir; yürekli, atılgan, dayanıklıdır; yaman avcıdır, hep tuzaklar kurar; fikirlere, buluşlara düşkündür, ömrü kafa yormakla geçer, bilicilikte, büyücülükte eşsizdir. Aslında ne ölümlü ne de ölümsüzdür. Bakarsın, aynı günde bolluk içinde gelişir, yaşar, birdenbire de ölür, sonra yine babasının tabiatı gereği bir çaresini bulup dirilir. Bir şeyin eline geçmesiyle elinden kaçması bir olur. Sevgi hiçbir zaman ne yokluk içindedir ne de varlık içinde.
*
Canlarında bereket olanlar; çünkü böyleleri de var, onlar bedenden çok daha bol verirler can ürünlerini. Nedir canın ürünleri? Düşünce ve daha ne varsa. İşte bütün yaratıcı şairler ve sanatlarına yenilik getiren işçiler bu canı bereketli insanlardır. Düşüncenin en güzel, en üstün şekli küçük büyük insan topluluklarının düzenini kuran düşüncelerdir: Ona da ölçü ve doğruluk derler. Bu insanların canı doğurmak, yaratmak arzusu ile yanar. Bu arzu ile yüklü oldukça, çirkin bedenlerden çok, güzel bedenlere yönelir, onlar arasında güzel, cömert, soylu bir cana da rastladı mı, bu iki güzelliğe birden vurulur. Güzelle düşüp kalkma, ona çoktan beri canından taşıdığı tohumu geliştirmek, filizlendirmek imkanını verir; yanında, uzağında hep onu düşünür, aralarında doğan birlik sevgiden çok daha üstün, çok daha kuvvetlidir; çünkü o ikisi daha güzel, daha ölmez varlıklar yaratmak üzere birleşmişlerdir. Kim olsa böylesi varlıklar yaratmayı çocuk yetiştirmekten üstün görür, bir baksa yeter Homeros'a, Hesiodos'a, bütün büyük şairlere. Onların bıraktığı ölmez çocukları kim kıskanmaz?
*
Sevginin şimdi vardığımız yerine kadar götürülen adam bütün güzel şeyleri birbiri ardı sıra ve gerekli düzen içinde gördükten sonra, girdiği yolun sonuna ulaşarak, birdenbire eşsiz bir güzellikle, güzelliğin özü ile karşı karşıya gelecek. İşte buna ermek içindi bütün emekleri. Bu güzellik, artık hep var, doğumsuz, ölümsüz, artmaz, eksilmez bir güzelliktir.
*
Demek insan, yolunca, sevgiyle dünya gerçeklerinin üstüne çıktı mı, o güzelliği görmeye başlar. O zaman artık neredeyse sevginin yüce sırlarına ermiştir. İşte doğru yolu budur, sevgi dünyasına ister kendi kendine ister kılavuzla ulaşmanın: Bu dünyanın güzelliklerinden başlayacaksın, hiç durmadan basamak basamak yüce güzelliğe yükseleceksin. İnsanın salt güzellikle karşı karşıya geldiği an yok mu, işte yalnız o an için insan hayatı yaşanmaya değer! Bir görebilirse insan güzelliğin kendini; her şeyden soyunmuş, arınmış, katıksız! yalnız güzeli görecek gözle bakan erdem taslakları değil, gerçek erdemler yaratabilir: Çünkü taslaklara değil, gerçeğin ta kendisine bağlanmıştır. Yalnız o insanlar bir insanın erebileceği ölümsüzlüğe erer.