Kollarımda sarı papatya

Mutluluktan bir sağa bir de sola

Tutamıyorum papatyaları

İncitiyor muyum onları?


Yolun başında bir canavar

Yolumun bitişini hesaplar

Gidemiyorum bu yoldan

Korkuyorum ben ondan


Yolun sonunda bir uçurum

Bir zamanlar atlamıştım ondan

Biliyorum, uçurumun karşısını

Orada adımlarımın izleri var


Karşıda beni bekleyen

Ağaçlar bir de kuşlar

İçten içten gülmeyin bana

Burada dersini almış biri var.


Bir zamanlar...


Ağaçtaki elma çok güzeldi

Yeşil ve ekşi, suluydu içi

Ağacın gülümsemesine uyandım

Burada aşkın tohumları vardı


Diyorum ki orası karşısı

Ancak o yola gitmem bir daha

Çünkü ne ağaç güler, ne tohum ekilir

Toprak ağaca üzülür, dikmez yenilerini


Yaşamak şarttır, burada olmaktır

Henüz nefes alıyorken, hâlin kalmamışken

Papatyalar, gülen ağaçlar ve umutlar vardır

Geride çırılçıplak bir ruh, karşıya fısıldar...


Der ki...


Orada olmak iyi biri olmaktı

O pis canavarla karşılaşmamaktı

Her insanı zirveye çıkaran bir sevinç vardı

Bu aşksa, yaralayandı.


Orada olmak güvende olmaktı

Uçurumu göze almaktı

Her insanın bir düşüşü vardı

Ama her insan kalkamazdı


(Aslında kimse, uçurumdan geçerken uçurumu göze almamıştır.

Seni karşıya geçiren şey, karşıda olma umududur.

Uçurumun kenarında dans ederken uçurumun içinden kurtulmaya çalışan sen olursun.

Bir insan en başından beri tehlikeli sularda yüzüyorsa, tamamen güvende olduğu da

söylenebilir miydi?)


Böylece şunu kabul etmekte fayda var.


"Uçurumun kenarı bir şölen yerine dönmüştü.

Ancak içerisinin boşluğu bir cenaze eviydi."