O halde merhaba demeli!
Somut gerçeklerden söz edelim. Somut, elle tutulur, toplum tarafından onanmış, genel perspektiften bakıldığında "iyi" belki de "çok iyi" ifadesine sahip olmak. Avcumda somut gerçekler işte. Yetiyor mu? Tıpkı, tıpkı beden sağlığının ruhundaki sökükleri giderememesi gibi. Yetmiyor mu demeli? Hiç yetmeyecek midir? Şimdi, çok klasik bir ifade mevcut dilimizde "sağlık olsun". Olsun tabii. Bunu da savunuyorum.
Sağlık, gereklilik.
Toplum yüzeyseldir. Sana sen gibi bakamayan her göz yüzeyseldir esasen. Bedenen bir kuvvetin, elle tutulur başarıların, somut bir gülümsemen de var ise yabancı bir göz için sahici ve özenilesi gelebilirsin. Geliyordur da muhakkak. Hepinizin hayatlarında size özenen bir çift göz vardır.
Beni çok seven ve merak eden bir dostum vardı. Bilmiyorum, kendimden paylaşımlar yapmak konusunda cömert davranmadığımı ifade etmeliyim sanırım. Merak uyandırdığınızda sizi imgesel bir zemine oturtmak isterler. Bu noktada kişide uyandırdığınız intibanın yıkılışını görmek istiyorsanız, paylaşım olağandır. Lakin dost dediğin paylaşım gereksinimi duyar mı, sizi imgesel bir zemine oturtmak için?
Sizi zihinlerinde özenilesi kılan insanların size dair fikirlerinin olmaması da gülünçtür. Somut gerçekler sanrıdan ibarettir. Ruh, ne değerli bir mefhum. Bedeni de aşan bir gerçek insanoğlu. Zihin, somut ve soyut gerçeklere gebe bir gelişim gösteriyor. Bildiklerimizi dahi bilememe hali...
Ne demiştim, siz okuyun diye değil ben okuyayım diye yazıyorum. Süslü bir günlük canlandırdım şimdi zihnimde, pek benlik... Fakat ben yazmaya böyle bir mecrada başladım, mürekkebi akıtmayı da bu şekilde idame ettirdim. Sanki, parmaklarım klavyede gezinirken daha özgür hissediyorum. Ah, elbette paylaşım da bir yerde insani bir ihtiyaç olmalı tabii.
Bir karar verdim. Bir karar verebilmek ne değerli, değil mi? En son ne zaman gerçek bir karar verdin?
Bir soru.
O halde, son.