emeklioldu postacılar, arzuhalciler emekli

atlaryorgun düştü, şehirler düştü

duygularköreldi

dünyacan çekişiyor

dünyacan çekişiyor

yaşamayageç kalmanın hüznünü yoğuruyorum

buson akşam yemeğinde

karşımdabenliğim

-yanlışevlerde açtım gözlerimi, yanlış gözlere baktım

güvendiğimtabelaların peşi sıra yürüdüm hep

basiretsizyağmurlarda apartman girişlerine saklandım

çalarsaatlerle uyanmayı huy edindim kendime.

-yıldızlarınaltında uyumalıydın ve doğanın üzerinde

yaşlılığınadokunmalıydın elma vermiş bir ağacın – hala varken –

oturupgölgesine – hala varken – hikayesini dinlemeliydin yapraklarından

çalarsaatlerden önce uyanmamış olmanın hesabını güneşe nasıl vereceksin?

âh

geçkalınmalıydı bazen

-yaşamaya değil, hayır-

bazen, bazı şeylere

dengesibozulmalıydı düzenin

küçükisyanlarla örneğin

buelbet rahatlatırdı insanı

buve bazı şeyler

-sınırlarvardı, aşılınca anlamlıydı

aşamadım.

içimde, kuş olmanın tadına varamadan

düşüpkanadını kıran bir çocuğun hüznü var

anlıyormusun?

-hiçatlıkarıncaya binmemiş olmanın hesabını nasıl vereceksin

mutluolduğun anları hangi somut yaşanmışlığa bakıp savunacaksın?

âh

-hükümetlerceyalan söylemiş olmayı dilerdim

söylediğimyalanları savunmuş olmak, yüzüm kızarmadan

oysasöylediğim en büyük yalan yaşamış olduğumdu

yaşamışolduğum ve bazı şeyler

-hiçkötülük yapmadın, hiç iyilik yapmadın

hiçbirşey yapmadın

kadimölmüşlüğününmerasimi gerçekleşecek

veyarın çarmıha gerileceksin.

âh

-alelâde şiirlere tükenen bir kaleme benziyor yazgım

hayatsıratından iz bırakmadan ayrılıyorum!