Dilce susup, ‘şiirce’ konuşulan bir çağda, biliyorum kolay anlaşılmayacak.


Suskunluklarımın müthiş isyanıdır şiirler ve onların üvey evlatları, şarkılar. Bir keman sesinde harcarım müsrifçe yıllarımı. Döner dolaşır o notadan bakarım geçen yaşlarıma. Geçer, derim, tam aksine inanarak geçmeyenleri kazıdığım dimağımda. Asudedir gün ve ay, umarsızdır dönen dünya. Bekler dururum gelmeyecek yarınları. Marmara’nın sularına son besteyi attıkları günden beri, kıyıdaki balıkçılar dahi duymaz sesimi. Doğduğu yerde ölür, çoğaldığı yerde yalnızlaşır, yeşerdiği dalda solar insan. Solar solmasına da yaprak döktüğü yolları seyre dalabilse... Hep yarımızı, hep yarınımızı sığdırdığımız, bölüşemediğimiz, kıskandığımız kem gözden ve edepsiz sözden, uçan kuştan ve yağacak yağmurdan, hep yüreğimize gömeceğimiz o bir umutluk tohum, bir imkânsız rüya için katlanırız zamana ve mekâna, iki gün arasındaki uzunca boşluklara, bazen de gün ortasındaki ince sızılara…


https://music.youtube.com/watch?v=FfTP35Qavk4