1.

Adam tatilden henüz dönmüştü. Bütün yıl beklediği tatil sanılanın aksine onu dinlendirmek yerine daha da yormuştu. Bu yüzden ağır aksak merdivenleri çıkarken bir daha yeni bir ev alır ise giriş katından alacağına dair tutmayacağı yeminler ediyordu kendisine. Fakat giriş katında oturma bayağılığını kabullenemeyeceğinden, en azından bir asansörlü binadan ev alacağına dair söz vererek arayı bulma yoluna gitti kendisi ile. Kapıya vardığında ise her şeyi çoktan unutmuştu ve taşıdığı hınca hınç dolu valize rağmen bu merkezi muhitteki apartmanda oturmanın verdiği tatmin hissiyatı ile dolup taşmıştı, her zamanki gibi anahtarı deliğine sokarken. Bir sonraki iş gününe kadar rahattı artık, tek yapması gereken anahtarı çevirip en yakın kanepeye kendini atmaktı.

Kapıyı ardına kadar açınca gözlerine inanamadı. Son kattaki evi yoktu. Daha doğrusu evin sınırlarını belirleyen duvarlar ortadan kaybolmuştu yokluğunda. Tüm parasının üzerine kredi çekip, on sene taksit ödeyip sahip olduğu ev kayıptı. Duvarların yokluğunda rüzgardan devrilip kırılmış mobilyalar kir toz içinde kalmıştı. Bazı kısımları kuş pisliğine bulanmıştı ve yer yer güneşten renkleri de solmuştu hatta. Filmlerden özenerek aldığı üç ayaklı, uzun ahşap askılığın tepesine tünemiş bir kuş ile göz göze geldi nutku tutulmuş şekilde. Olanlara anlam veremeden attığı ilk adımda gökyüzüne karışan kuşu izledi boş bakan gözlerle. 'Nasıl!?' diyebiliyordu sadece kendi kendine. Bu nasıl mümkün olmuştu. Bir ev nasıl ortadan kaybolabilirdi? Kim bunu neden yapmış olabilirdi. Bu birbirinin türevi olan sorulardan başka hiçbir şeyi mantıklı şekilde bir araya getiremiyordu beyni. Düşünceler kuşla beraber kanatlanıp, kaybolmuştu bilinmeze doğru.

Ağır aksak ilerledi. Bir kaç adım daha attı ve eski ama yastıkları, kumaşı yenilenmiş ahşap çerçeveli üçlü kanepesine yaklaştı. İstemsizce eli ile biraz tozunu alıp yastıklardan birini yere attığı gibi yavaşça oturdu. Gözü valizine ilişti etrafa bakarken. Valizi evin girişi olması gereken yere bırakmıştı. Normalde girişi kapaması gereken bu büyükçe valiz, artık kapıdan sonra gelen geniş alanda duruyordu anlamsızca. Dikkatsizce bırakıldığı zaman bir şeyleri engelleme özelliğini yitirmişti bu durumla birlikte. Adam bunu umursamadı.

Gözünü yere çevirdiğinde beğenerek aldığı halı toz ve kirden tanınmaz haldeydi. 'Oysa ki' dedi kendine gözleri dolmuş bir şekilde 'Kanepem ile uyumluydu ve odayı dolu gösteriyordu.'

Ağlamaya başladı gökkubbe altında. Tüm olanlar karşında ne tepki vermesi gerektiğini çözememişti beyni.

Serin esen bir rüzgar vardı o esnada. İnsanın ruhunu okşayan cinstendi. Güzel terasında bunun tadını çıkarabilirdi halbuki, bütün evi bir teras haline gelmesiydi.