gittiğin gün yemek yemiştik

sohbet etmiştik, derdini dinlemiştim

gerçi artık cümle kurmakta

çok zorluk çektiğim zamanların

başlarıydı o zamanlar

sen konuşuyordun

cümlen bitiyordu susuyordun

söylemem gereken cümleler

düşmüyordu ağzımdan tane tane

ağlamamakta da zorlanıyordum

gözyaşın döküldü birkaç defa

parmak uçlarımla o damlaları silip

gözlerini öpmemek de hayli zordu

bilirsin kirpiklerine konmayan buselerim

kendini tamamlayamazdı ütopyasında

yemek yiyemiyordum ısrar etsen de

nefes almak bile mide bulantılarına

karın bölgemde kramplara neden olurken

bir lokma yutmaya çalışmak

hasta ediyordu beni

bazen güldürüyordum seni

son sefer olduğunu bildiğimden

senin yüzünü o kadar yakından

bir daha izleyemeyeceğimi bildiğimden

güldürdüm ki hafızama çivileyeyim

güneş açan tebessümünün portresini

saat istemediğim kadar çabuk geçiyordu

yelkovanın tik takları yankılanıyordu sanki

zihnimin dört duvarına çarpıyordu

"kendine dikkat et" diyecek

ve artık tanışmamış iki insana

sokakta birkaç kez denk gelinmiş

yabancılara dönüşecektik

kim ister ki hal böyleyken

zamanın hızla akmasını

arkandan uzakta kaybolmuş olsan bile

bakakalışım, süzülen bir gözyaşım...

bunu anlatabilmek ne zor, bilir misin?

o gün yanında ağlamadım son diye

gezdim dolaştım senden sonra

döndüm deliye, konuştum aynada seninle

kendi göz bebeğimin içinde

o gün yanında ağlamadım son diye

sensiz günler geldi hiç beklemeden

bir nefesle suya dalmama izin vermeden

sensiz günler geldi daha günler bitmeden

işte benden uzağa yönelmiş

adımlarının ardından

her gün yıkadım iki gözümü

iyi gelir diye, seni dünya günlerinde

görmüşken kirlenmesinler diye

oradasın, göz bebeğimsin diye...