İçimde kelimeler birikiyor; anılar, üzüntüler, hayal kırıklıkları, gözyaşları. İçimde koca yaşanmış bir hayat birikiyor. Yürüdükçe ağırlaşıyor, yürüdükçe acıtıyor. İçimde koca bir boşluk büyüyor. Yaş aldıkça değişir sanmıştım, yaş aldıkça alışırız sanmıştım. Yanılmışım yine. Hem hayatta hem sende olduğu gibi yanıldım. Sanırım biraz da yenildim.


Ben mutlu oluruz sanmıştım, biz büyüdükçe başka olur sanmıştım. Şimdi kimsenin olmadığı bir deniz kıyısında güneşin altında yalnız bir bankta oturuyorum. Şimdi kalksam nereye gideceğim, kalsam bu güneşe ne kadar dayanacağım. Tek tesellim, manzaralı bir yerde bırakıp gittin beni. Beni öyle bir yerde bıraktın ki gözyaşlarımdan mı geliyor bu tuz yoksa denizden mi bilmiyorum. Bıraktığın yerde duruyorum anbean değişsem de sana ait olarak duruyorum. Sırtımdaki yük ağır, gün geçtikçe ağırlaşıyor, kalbimdeki boşluğun büyük, gün geçtikçe büyüyor. Dön diye demiyorum ama belki bil istiyorum. Bil istiyorum insanları; ikiyüzlülüklerini, aptallıklarını, ihanetlerini, yalanlarını. Bil istiyorum bütün bunlara sensiz dayandığımı, sessiz dayandığımı. Anlatamıyorum artık kendimi, avaz avaz bağırıyorum, "İnanın kötü biri değilim!" diyerek, avaz avaz bağırıyorum "Bir köşenize beni de alın..." diye. Çünkü ben, ben bu hayata alışamıyorum. Ben cam bir fanusun içinde, büyük kalabalıkların ortasında duruyorum. Duyuyorum ama duyuramıyorum, görüyorum ama görünemiyorum. Sıcaklıklarını hissedemiyorum, ben sıcak mıyım bilmiyorum. Cam bir fanusun içinde oyuncak bir bebek gibi sadece güzel görünmeye çalışıyorum. Başka işe yaramıyorum. Bundan önce, çok çok önce seninle tanıştığım o gecede fark ettim cam fanusu. Sen ilk o gece tıklatın camı, sen ondan sonra girdin o fanusa benimle birlikte. Ben ilk defa bağırmadan ve hatta konuşmadan anlattım kendimi. İlk defa varlığımı sezdim, sıcaklığımı bildim. Sen bana, bambaşka bir dünyanın varlığına kanıttın. Ben mutluluğun var olduğuna inandım. İşte bütün acı burada başladı. İnsan, varlığını bilmediği bir şeyin yokluğuna üzülmüyor fakat tadını bir kez -belki de benim gibi en derinden ve en güzelinden- alınca eksikliğine dayanamıyor. Sen bana cenneti vermek için değil cehennemi hissettirmek için gelmiştin. İlk tuzağa düşüşüm seninle oldu. Sonra senden ve sensizlikten sonra her şey içimde büyüdü, içimde birikti. Bazıları sana anlatılmak için bazıları seninle aşılmak bazıları ise sırf seninle olsun seni görmek için bahane olsun diye. Her şehirde bulutlara bakıp aynı şeyi sordum, hep aynı şeyi merak ettim: Her yerde aynı mıdır bulutlar? Seninle aynı bulutları göremesek de aynı gökyüzünün altında olduğumuz için teselli buldum. Her sokağa çıkışımda bir ağaca sarıldım ve dedim ki: "Benden selam götür sokağındaki ağaçlara; benim için selamlasın, benim için sarılsınlar ona. Nerede bir deniz görsem senden bahsettim, bir yerde denk gelirseniz senin kim olduğunu bilsinler diye. Bir tek insanlara bahsetmedim senden. Bir tek insanlar anlamadı seni, senin bendeki yerini. İnsanlar bencil sevgilim, kendilerine ait olmadıkça anlamıyorlar ve ben seni onlara ait kılamazdım buna dayanamazdım. Şimdi neredesin bilmiyorum ama dönmek için geç kalmak üzeresin. İçimde artık taşıyamadığım koca bir hayat var. Yaşanmış ve yıpranmış bir hayat. Acılarım ve yaralarım... Mutluluklar da var demek isterdim ama sensiz her şey buruk ve eksik kaldı. Sen bana koca bir hüzün bıraktın, senden sonra ben yetim, ben öksüz kaldım.


Burada durulmuyor ama gidilmiyor da buradan. İnsanlar tuzak; hayat yaşanamayacak kadar uzak bana. Şimdi sana son kez sesleniyorum. Bu güneş yakıyor, beklemek, biriktirmek ve umut etmek acı veriyor. Özlemin kor ateş, anılar artık teselli değil. Biliyorum beni bıraktığın nokta burası ve biliyorum buradan çok uzağa gidemem ama unutma her zaman denize atlayabilirim ve hatırla sevgilim ben yüzme bilmiyorum. Bir tehdit değil de daha çok bir hatırlatma. Bir gün dönmek istersen geç kalabilirsin. Elini çabuk tut çünkü ben, ben burada sensiz daha fazla kalamam. Deniz çok güzel, güneş çok sıcak ve insanlık bana tuhaf. Tutunduğum tek dal sensin, çabuk ol sevgilim geç kalmaktan korkuyorsan ve hâlâ beni bir yerlerde hatırlıyorsan elini çabuk tut.

Sana ait ama senin olmayan sevgilinin sana son bir seslenişi.