Akrep ve yelkovanın maratonunun herhangi bir saati. Başım dizlerimin üzerinde, ellerim başımın. Düşünüyorum. Deniyorum işte. Akıl sır erdiremiyorum. Nasıl bu hale geldim inan bana ben de bilmiyorum. Sıkışıyorum. Nefes alamıyorum. Yutkunamıyorum. Ne gördüğümü görüyorum, ne duyduğumu duyuyorum. Yavaş yavaş ölüyorum. Lütfen farkına varma. Bakma bana. Bilirim, sevmezsin erken ölümleri. Sözler de vermiştik. Birlikte ağartacaktık saçlarımızı. Ama olmuyor. Ha gayret diyorum, deniyorum. Yok! Olmuyor. Yine sıkışıyorum, nefes alamıyorum, yutkunamıyorum.


Film şeridi? Ta kendisi. Ama belli değil miydi böyle olacağı bir tanem? Lütfen kızma bana. Görme beni. Haydi gel, film şeridi. Yorgun göz kapaklarımı kaldırıyorum. Çünkü bu kornea son kez işe yarayacak, farkındayım. İzliyorum. İlk kez ellerini sımsıkı tutuşumu görüyorum. İlk kez gözlerinde kendi suretimi bulduğum anı. Bak burada da sarhoşuz, sabaha kadar kahkahalar atıp dans etmiş, sabaha kadar şarkılar söylemiştik. Gözlerim acıyor. Zaman geldi. Biliyorum. Yine sıkışıyorum. Gözlerimi kapatıyorum. Ellerini düşünüyorum. İnce, bembeyaz ellerini. Oysa senin kardan beyaz ellerin güneş gibi ısıtırdı içimi. Kızıyorum. Beni ne ısıtacak? Nereye gidiyorum? Bilmiyorum. Ama yolun sonuna geldiğimi hissediyorum. Yutkunmuyorum. Görmüyorum ve duymuyorum.


Sevgilim. Lütfen bana kızma. Bilirim, sevmezsin vedaları. Ama ruhum ellerine son kez değmeli. Haydi bir kere daha ısıt beni. Haydi.