Gözlerin, sâate mıhlandığında,

Dakîkalar geçmiyor, değil mi?

O âsûde limandayken bir fırtına koptu.

Dağıldı evin barkın, ciğerlerini üşüttün.

Önünde yıkılan dağlar, taşan denizler...

Hiçbir tarîfin kâfî gelmediği bir ânda,

Yüzünü semâya çevirdin, gördüm.

Fısıldadın ukdelerini, bir parça umutla!

Sorguların, yorgun; kaygıların, vurgun.

Ama hâlâ başını okşadığın hayâletler var.

Yolları ezberleyen rûhunu karşına aldın mı?

Tek tek anlattın mı ölülerin nefes almadığını?

Konuşmak için kılını kıpırdatacak hâlin olmaz bazen.

Ve bilirim, cümlelerin de bir son söylenme târîhi olduğunu.