Şu an burada, kalemimi elime alıp bu satırları yazmamın nedenini tam olarak bilemiyorum. Belki de onu bir daha göremeyecek olmam ve üzerimde bıraktığı etkileri sizinle paylaşmak istemem. O kadının anısını yaşatmak, onunla yaşanan anları tekrar hatırlamak adına bu satırları yazma ihtiyacı duydum.
Otobüs yolculukları her daim sürprizlerle dolu olmuştur, tıpkı o gün beklemediğim bir olay yaşamam gibi. Klasik bir seyahat olacağını düşünüyordum. İnsanlar kendi hallerine çekilir, kimileri müziğe sığınır, kimileri otobüs camından bakarak sevdiceğini ya da asla hissedemeyeceği insanları düşünür, kimileri ise derin bir acı içerisinde uçsuz bucaksız bir sessizliğe gömülür. O gün otobüse binmiş, en ücra köşesinde kendime bir yer edinmiştim. Sıradan bir yolculuk olacağını düşünürken, o gün bir kadınla göz göze geldım. Kısa boylu, zayıf ve esmer güzeliydi. Kıvırcık saçları özenle düzenlenmişti. Giyim tarzı sade ve gündelikti, süslenmiş değildi. Gri gözleri genel güzellik algısına uymayan bir hava taşıyordu. Belki de bu yüzden, onu diğerlerinden farklı kılan bir çekiciliği vardı. O benim için sıradan güzelliklere meydan okuyan efsunlu bir kadındı.
Kendisi birkaç kişi önümde oturuyordu. Telefona gömülmüş bir vaziyette otobüse binen insanları gözleriyle süzüyor, ardından tekrar kendi dünyasına çekiliyordu. Kadının güzelliği şiirlerde bestelenecek veya öykülerde ölümsüzleşecek türden değildi. Onu güzel kılan şey, sadeliğinin verdiği çekicilik ve saflığın beden bulmuş haliydi zannımca.
Otobüs ilerlemeye ve durak durak dolaşmaya devam etti. Kimileri indi, kimileri apar topar otobüse bindi. Ben ise orada oturmuş, kadının ne denli büyüleyici olduğuna kaptırmıştım kendimi. Her hikâyenin bir sonu olduğu gibi, bu yolculuğun da sonu gelmişti. Artık son durağa gelmiştik, herkes inmek zorundaydı. O an, özel bir gücümün olup zamanı durdurmak istemiştim, fakat yapamazdım. Kadın yavaş hareketlerle ayağa kalktı ve otobüsün kapısına doğru ilerledi. Rüzgârın çarpmasıyla dalgalanan saçları ve asla yüzünden düşürmediği tebessümü içimi öldürmekteydi. Son kez orada göz göze geldiğimizde hatırlıyorum. Gözlerimiz buluştu ve ardından ruhuma bir öpücük kondurarak otobüsten indi. Dışarı adımını atar atmaz rüzgarla karışarak bedeni toza dönüşmüştü. O an, ani bir hareketle kendimi dışarıya attım. İçimde derin bir korku ve hüzün vardı. Ardından, olayın verdiği şokla yere yığıldım.
Kendime geldiğimde etrafımda insanlar telaş içindeydi. Başlarını önlerine eğmiş, endişeli bakışlarla üzerime doğru yaklaşıyorlardı. Birisi küçük bir pet şişe suyu uzattı, diğeri ise ıslak bir mendili alnıma koydu. Gözlerim ilk olarak o kadını aradı, ama insanların arasında yoktu, hiçbir yerde. Gördüklerim gerçek miydi yoksa bir silüetten mi oluşuyordu, emin olmalıydım. Çevremdeki insanlara, "Gördüğüm kadını gördünüz mü?" diye sordum. Herkes korku dolu bir şekilde bana bakıyor, fakat kimse cevap vermiyordu. Ardından insanlar arasından bir adam çıkarak bana yaklaştı. Acıklı bir ifadeyle bana bakarak bedenimi süzdü, sonra eğilerek sözlerine başladı.
"Şu an eşin öldü, buradasın ve onun cenazesindesin. Bu acıyı kaldıramayıp yere yığıldın. Baygın haldeyken onunla tanışma anını hatırladın, uyuklarken tebessüm ettin ve adını sayıkladın, üzgünüm o artık gitti." dedi adamın sesi boğuk ve hüzünlüydü. Bu düzeltmelerle bu duyduğum sözler beni derinden sarsmıştı. İnsanlardan aldığım destekle ayağa kalktım ve o kişi haklıydı, ben bir cenazedeydim. Siyahlar giyinmiştim, herkes siyahlar giyinmişti. Gerçeğin verdiği bu acıyı, bedenim titrer bir şekilde karşımda duran tabuta doğru yöneldim. Hayat dostumun cansız bedeni orada yatıyordu ve resmi... Son kez titreyen ellerimle tabutu kaldırarak gözlerine birer buse kondurdum. Ardından göz yaşlarım ve tebessümümle ona veda ettim. Hayatın ve ölümün acı gerçeğiyle yüzleşerek her bir anın değerini daha çok hissettim. Kalbimdeki boşluğu dolduramayacak olsa bile sevgilimle yaşadığımız anıları kalbimde ölümsüzleştirdim. Son bir tebessümle ve umut dolu gözlerle vedalaştım.