Her iki saniyenin bir saniye ettiği bir gece bu.

Kırılan umutları topluyor kolluk kuvvetleri. Her bir parça salkımından kopmuş üzüm tanesi… Senin gözlerinde ise balo veriliyor. Işıkların altında vals yapan ateşböcekleri… Bense üçte birimi kaybettim belki, Pandora’nın kutusuna geri dönmüştür değil mi?

Dali’nin bıyıkları dolanmış. “Sözleri yalan dolanmış” diye iç geçirten ve sabıkası olanlar beygirlere tutturulup uçurulmuş. Çember daralmış.

O sözler toplandı. Atılan sözler barajdan sekti. Seken toplar kafalara yağdı. Ortalık Guernica’ya döndü. Filmler sessizleşti. Her yer siyah beyaz oldu. Pandomim ustası üzgün surat yaptı.

Tüm bu karmaşa içinde adımı çıkardılar. Adımı yere batırmadılar. Çıkarıp attılar. Geriye adımdan hiçbir şey kalmasın istediler. Sen orada öylece bekledin. Ben seni yarattım daha ne! Üzerime kürekler ile dualar atıldı. Sen orada sessizce bekledin. İkimizin aynı anda bilemeyeceği bir soru çıktı ortaya. İntikam mı daha soğuktu toprak mı?

Benim ölmediğim gerçeğini parlak kağıtlara sarıp pazarlayın. Benim daha bir sürü işim gücüm var. Mesela ayrıntılara boğulmuş Japon balıklarım var benim, yüzdüklerinin su olduğunu sanan. Kolu bacağı sağlam ama aklı başı yerinde olmayan bir palyaçoyla arkadaş olmuşlar. Sonları sazanlarınkinden acı olmasa bari. Fikirlerim var, hayallerim. Keşke küçük çocukları havaya attığımızda havada asılı kalabilselerdi, havayı sımsıkı tutup koparabilselerdi, güvercinlerin ayaklarının altından zeytin toplasalardı, Zeus bir kez adam olup onlara harçlık verseydi, kopardıkları tüm yoncalar dört yapraklı olabilseydi, gökkuşağı yedi değil yirmi yedi renkten oluşsaydı diye düşünürdüm.

Bunları yapana kadar yanında ne haltlar da yerdim kim bilir. Belki zengin olurdum. Özel iş kıyafetlerim olurdu. Unutulmamalıdır ki ropdöşambır zenginlerin işçi tulumudur. İş üzerindeyken üzerlerinde hep o bulunur. Piksellerine bölünmüş her görüntü yumağı bu resme bir puro ve kötü sırıtışı eklemekten pek hoşlanır.

Daha neler olur neler. Hepsini burada yazamam. Şu an tepemde dikilenler merasimle su koyuverdiler. Bir iki söz fısıldadıktan sonra şu son kalan kavuklu da burayı terk edecekmiş. Herkes gittikten sonra hesabımıza devam ederiz. Yolun yarısını hesaplayıp yarıdan bir fazlayı görünce yanlış hesap yaptığını anlayan adamın dediği gibi burada isim ezberleyen hiçbir böcek yok. Olsa bile bahsetmem senden. Bu aramızdaki bir mesele. Başkasının bilmesine gerek yok.

Her dört saniyenin iki saniye ettiği bir gece bu. Yolum senden uzun.