Ben aptallaşmaya mahkum bırakılmış bir bireyim -bireysel benliğini yakalayamamış bir birey- ve bu tutsaklıktan kendimi kurtaramamam da bunun kanıtı. Kafamın içinde, içsel tembelliğimde esir olmuş gidiyorum. Ben çürüyorum. Ben, gerçek ben olamadığım için üzgünüm ve bu hüzün nehrimde tek başıma boğuluyorum.
Bazen benliğimden bile şüphe duyuyorum. Beni siz delirttiniz evet, evet... Cem Karaca seviyorum. Aklıma ne gelirse yazıyorum. Bazen düşünmek istemiyorum. Düşüncelerimde kayboluyorum. Bu döngüye girmeden şimdiki zamana dönüyorum. Ormanın içinde duran saksıdaki çiçek gibi hissediyorum. Beni buraya kim dikti, neden kurtulamıyorum?
Köklerim kendi içimde beni sarmış, saksıma hapsolmuşum. Saksımı kırabilmem için insanlara mı ihtiyacım var? İnsan gücü olmadan da bunu başaramaz mıyım? İnsanlıktan nefret ederken onlardan yardım beklemek mi... Ait olmadığımız düzende hiçliğe doğru evrilmekten farksız. Neden köklerim yeryüzündeki toprağa ulaşamıyor? Belki de fazla zayıf ama bu zamana kadar nasıl tutunmuş?
Sanırım daha fazla güneş ışığına ihtiyacım var. Sonsuz döngüde karşılıklı ilişki arz eden ekolojik bir sistem...