Geniş bir yol üzerinde kurumuş yapraklar. Hepsi bir bütün, büyük bir parça. Aslında dikkatli bakıldığında çok küçük parçalar yan yana ve düzensiz dizilmiş duruyorlar ve muazzam, düzgün bir yol oluşturuyorlar. İnsanlar, istediklerinde çok farklı şeyleri bir araya getirerek bir düzen oluşturabiliyor. Ama aynı şey kendileri için geçerli değil. İnsanoğlu, zekâsıyla dudak uçuklatan işlere imza atıyor. Bir yandan da akıl almayan, rezalet, korkunç işler yapıyorlar. Kendi elleriyle neredeyse her şeyi düzene sokabiliyor ama bir türlü kendini büyük ve bilinmez kaosun içinden çıkaramıyorlar. Ne yazık! Hepsi iyi şeyler yapmayı ümit ederken bir anda sapıyor ve hayatı yerle bir ediyor. Demek ki hala kendini kontrol edebilecek o yüksek ruha erişemiyor. Şöyle de diyebiliriz; insan beyni gelişmiyor. Gelişmiyor? Bilgi anlamında harikulade bir gelişme söz konusu fakat kendi davranışlarını, düşüncelerini hiçbir zaman kontrol edemiyor. Çünkü birçoğunda hiç durmadan çalışan bir beyin var. Bizler ölene kadar çalışmaktan bıkmayacak, biz tüm enerjimizi tüketip uyuduğumuzda bile o, bizi yönlendirmeye devam edecek bir düşman. Belki de bunların hiçbirisi değil. Vücudumuz, bir kafes gibi binlerce ruhu içinde barındırıyor ve anlık olarak kim galip gelirse mahkûm bedeni o vuruyor bilinmez yollara. Sonuç değişiyor mu? Hiç değişmiyor. Az mutluluk ve sonrasında gelen derin bir yalnızlık ve pişmanlık... Sonra boşvermişlik ve birbirini tekrar eden sınırlı bir sonsuz kısır döngü.