Bütün bu katılaşmış soğuk trajedilerde,

Rol biçtik bütün insanlara.

Ve kim neyden kaçtıysa, 

Neye karşı çıktıysa,

Ona büründü eninde sonunda.

Biz de hiç değişmeyecek bu suretlerin, 

Bu hatırladığımız, ince ince işlediğimiz, 

Dayanmanın son noktasına gelen, 

Kıvrımlarda yol alan hırçın, gür bir su gibi 

Zihnimizde yer edinen o gülümseyişlerin hatırlayıcısı olanlar,

Gittiği yolların, aştığı insanların, 

Geçtiği tepelerin yadsınamaz yorgunluğunu hiçe sayıp döndüler.

Bize.

Eskiye dair en ufak bir benlik,

Bir tozlu rafların anısı,

Bir eski dost sıcaklığı, 

Bir aşk sancısı bulabilmek umuduyla.


Unuttukları arayışların esiri oldular sonra.

Varlığı bu dünyadan silinene dek,

Aradıkları ne varsa,

Yitirilmiş zamanın bir daha hiç geri gelmeyen anlarına  tanıklık edeceklerinden habersiz

Büründükleri yeni benliklerinde sıkışıp kaldılar

Evet onlar,

Geçmişi duvarlar arkasına atıp da

Oluşan çatlakları göz bebeğiyle dolduranlar.

Onlar ki izleri hiç silinmeyecekmiş gibi duran,

Varoş kentleri aydınlatan lambaların değdiği,

Sızan ışık kadar varlığını algılayan, 

Büyük modern dünya ümitsizleri.

Bütün acımasız anıların başrolleri,

yakışıksız kıyafetlerin parıltısı...

Onlar olacak bizi dibe batıran,

Bizi bize ulaştıran, 

Karşıya geçiren, 

Yine onlar olacak.


Zaman, zaman, zaman!