Sana aynı müzikle karşılık veriyorum karşı apartmandan. Bir gün beni bulmaya geldin; o köpeğiyle dolaşıp hastaneye yatmadan önceki son gününü yaşayan adamın aksine, bilmemekten ve hayal etmekten daha iyi olacağını düşündün. Senin gibi bir acıya kiracı, belki küçük bir kadın, belki alt katında oturup senelerdir senden piyano duymayı bekleyen komşundan farksız biri. "Yarın ne kadar sürüyor?" diye sorarsan sana "Sonsuzluk ve bir gün kadar." diyecek biri belki. Bilmeyi tercih ettin çünkü artık taburcu olan taraftasın. Dışarıda olmak tuhaf değil mi? İçeride olmak dururken sivri kenarlarıyla, dışarı çeken pirüpak akıntıya karşı koyamamak, suya da bakamamak tuhaf. Ve astral öpüşleri hissediyorsun idrak yangınıyla kararmış tininde; biliyorsun ki bir leke gibi kazınmış, alnının tam ortasından başlayan bu öpüşler, yolunu yapıyor ayak uçlarına doğru. Islanan sigara kağıdına öfkelenmiyorsun yağmurun altında içerken. Hissettiklerin için ne kendini ne başkasını suçlamıyorsun. Kintsugi'ye inanmıyordun belki ama bak, şimdi parçaların altın, yaldızlı bir sıvıyla yapıştırıldı. Biliyordun. Bekliyordun.