İkinci kez bardağını kahvesiyle dolduruyorken üçüncü sayfayı bitirmeye yakın, ilk cümleden sonra zihninde kalabalık yapan cümleleri dökmeye devam ediyordu. Yeni bir şeyler keşfetmek, yeni bir yazı yazmak için defterini önüne alır, aklına ne gelirse doldururdu. İlk cümlenin ne olacağı önemli değildi, konusu yoktu. Bir şekilde başlar, bir yere varırdı. Tanrının, annesi ve babasından nefret etme ihtimali geldi aklına; Bulaşıcı bir hastalık ile başlayan cümlesini henüz tamamlamadan. Eğer bir şekilde böyle olsaydı, tanrı anne ve babasından nefret etseydi tüm taşlar kendisi için yerine oturabilirdi. Kötü olduklarını ve kötülüğün olmaması gerektiğini düşünmesi, onları öldürmek için iyi bir sebepti. Tanrı doğmamış ve doğurmamıştır. "Tanrı onlardan geldiğini reddetmiştir. Ve tüm insanlığa, anne ve babasını iyi zannetmeleri yüzünden, onlara deliler gibi sevgi besledikleri gerekçesiyle, insanların bilinçdışı zihinlerinde uyuyan tüm kötülüğü ortaya çıkaracak sebepler sunmuş, onların aslında kötü olduklarını düşünmelerine sebep olmuş, bu sayede tanrılardan nefret ettirmeyi başarmıştır." Yazısını bitirdikten sonra tamamen karaladı. Pek hoşuna gitmemişti. Kahvesinden yudum alırken yazdıklarını tekrar okumaya çalışıp farklı fikirler ortaya atmaya çalıştı; "Tanrının tüm sınavı cennettedir. Dünyaya gönderdikleri hiç kimse bir daha geri dönemeyecektir." Amacından farklı, şiirden uzak, ilgi çekici değil. Bu düşünceyle beraber tüm sayfa karalanmış oldu. Kendi kendine konuşmak için bir sebep aramasına gerek yoktu. Konuşmasına başlarken, "Mesela," dedi; "ya tanrı, tüm sınavlarını cennette yapıyorsa ve bunca gezegen, günahkar insanların soyunu birbirinden ayırmak içinse, bizim cehennemimiz burasıysa?..." Tanrının merhametinin, öldürmemek olduğunu düşündü. "Birden fazla şansın var; ya herkes için iyi olanı yap ya da kendin için kötü olanı." İyi ve kötü olanın ne olduğunu düşünecek vakti yoktu. Zehirlenmeye devam ediyor, ömrü azalıyordu. İyi hissetmesine sebep olacak şeylerin iyilik olduğunu düşünmek istedi. İyi hissetmesine sebep olacak tek bir toprağının olmaması yüzünden vazgeçti. Dünyada yeri yoktu; belki dedelerinin sınırlarda tüccar olmamasından, belki de bir kese altına hainlik yapmamasından. Kağıda yazmadığı için karalayamayacağı düşünceler değildi bunlar. Cevaplar bunun için vardı. Cevap: Hiçbir önemi olmamasıydı; şu anda yaptığının, dün yaptığının, yarın yapacaklarının, maruz bıraktıklarının, maruz kaldıklarının, çevresindeki insanların sevinçlerinin, gözyaşlarının, tuttuğu takımın, partinin kazanmasının, kaybetmesinin, istediği şeyin olmasının, olmamasının. Her şeyin anlamından düşmüş, sadece kötülük barındırıyor artık. "Bencil olmayı öğrendim. Bu yüzden saatim hatta zamanım var artık! Bir planım bile var; Yarın erken kalkacağım! Bir toprak kazıp gece ile soğuttum! Güneşin doğup ısıtmasını hissettiğim an içinde saklanmış, hatta ölmüş olacağım!"