"Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş." diyorsun, en sevdiğim kitabın*, belki de hayatımı değiştiren kitabın, pek kıymetli yazarı Sabahattin Ali...


''Görmesen bile denizi

Yukarıya çevir gözü

Deniz dibidir gökyüzü

Aldırma gönül, aldırma'' diyorsun bir şiirinde...


Gönül nasıl aldırmasın ki... Düşünün ki başınıza öyle bir iş gelmiş ki... Aşık olmuşsunuz be! Ama ne! Şiirler yazdırmış, yazılar yazdırmış, aç koymuş, susuz koymuş, uykusuz bırakmış... Uzaksınız belki... Belki size ''Bir sonraki hayatımda gel.'' diyecek kadar da imkansız... Belki son görüşmenizde ''Ya bu son olursa'' diyecek ve ağlayacak... O ağlayınca içinde öyle bir gürültü kopacak, tüm karakterlerin öyle bir çığlık atacak ki... Yaşamı yırtıp, onu da alıp, mavi bir sandalla dünyanın sonuna kürek çekesin gelir. İçinde öyle bir his var ki... Sonunda bir yere kadar gidecek ve deniz bitecek, merdivenlerden el ele koşarak diğer aleme geçeceksiniz.** O öyle ağlamasın Ali, o hiç ağlamasın, dayanılmıyor be Ali, gönül nasıl aldırmasın ki ?


"Bir insanın diğer bir insanı, hemen hemen hiçbir şey yapmadan bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu?" diyorsun kitabında. Hakikaten nasıl mümkün oluyor? Yani başka bir şehirde birisi var. O orada mesut olsa, gülse, su içse, yemek yese, uyusa, bir çocuğun başını okşasa, yani kısaca yaşayıp gitse, siz de mesut olabiliyorsunuz. Hayatın bu kadar garip, sancı, sanrı ve coşkularla dolu olduğunu anlayabiliyorum kırkıma ufak ufak sokulurken. Birkaç yıl daha var telaş etmiyorum. Hala ''ölmeden yapalım'' listeleri oluşturabiliyorum mesela kadere inat. Kaderin bana zamanında vermediği mühendisliği, dişçinin yirmilik dişi sökmesi gibi söküp almayı başarmıştım oysa. Kaderi tuş etmek mutlu etmiyor, etmeyecek de... Çünkü kader esasında beni neyin mesut edeceğini öyle iyi biliyor ki... Hınzır...


''Dertlerin kalkınca şaha

Bir sitem yolla Allah'a

Görecek günler var daha

Aldırma gönül, aldırma''


Aldırma diyorsun da Ali, gönül seni işitmiyor ki bazen... Elma şekeri görmüş çocuk gibi inatlaşıyor. Vaziyetini anlamıyor, şartların oluşmasını beklemiyor. Gönül istiyor ki; o yar hep dizinin dibinde olsun, hiç susmayacakmış gibi konuşsun, gülsün... (Ne de güzel güler benim kahve çekirdeği gözlüm, ben böyle kahve çekirdeği görmedim ömrümde / bütün kara parçaları içinde / Afrika dahil.***) Gönül gündüz başka şeyler istiyor gece başka... Mevsim kış ise başka, yaz geliyorsa bambaşka...


''Ey gönül, kuşa benzerdin,

Kafesler sana dar gelir;

Bir yerde durmaz gezerdin,

Hapislik sana zor gelir.''


Ben bir şey yaptım. Denizlere bir takım kelimeler fısıldadım. O şu anda mavi bir şehirde geziyor. Deniz kenarına indiği an bir rüzgar omzuna konacak. Kulağına kadim bir şarkı eşliğinde aşkımı sunacak. Yaptım.


Doğmak, ölmek, sevdaya tutulmak, şehirlerde dolaşmak, sokakları tanımak/tanıyamamak, benim gibi yolları karıştırmak, unutmak, neyi unuttuğunu da unutmak, bazen saçmalamak, bazen susmak, susamak, acıkmak, görünmez olmak, sessizlik hakkını kullanmak, kelimeleri sırtlanmak, pazara gitmek, çocuk yapmak, kitap okumak, ayakkabı boyamak, araba yıkamak, bir odadan öbür odaya geçmek, yemek yapmak, saflaşmak, kulağı çınlamak, hıçkırmak, delirmek, delirtmek, delirdiğini itiraf etmek, yazmak, yazamamak, ya da yazmamak, ağlamak, ağlayamamak (ömrümün her köşesinde seni bekliyorum.****), uyumak, ah uyuyamamak... bütün bunlar olurken, tüm bunları yaparken ya da yapamazken bir de kader kucağınıza nur topu gibi bir aşk bırakırsa ki o aşk yüz yılda bir denk gelecek kadar kıymetliyse/anlamışsak... söyle bana Ali, sen söyle...


''Başın öne eğilmesin

Aldırma gönül aldırma

Ağladığın duyulmasın

Aldırma gönül, aldırma''


Sen söyle üstat, gönül, ya da benim gönlüm ufacık bir çocuk gönlü gibiyse... Nasıl aldırmasın. Söyle be Ali!


Not: Eser/Kitap*- Kürk Mantolu Madonna, Sabahattin Ali

Şiirler: ''Mahpushane Türküsü'', ''Ey Gönül''

**''Truman Show'' isimli filmdeki bir sahneden esinlenilmiştir.

***Cemal Süreya'nın Üvercinka isimli şiirinde geçer:

''Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde

Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor

Bütün kara parçaları için

Afrika dahil'' şeklindedir.

****Orhan Gencebay'ın Dilenci isimli parçasında geçer.


Ekstra: https://youtu.be/GC7wzPXAiUM