Marmara'dan Allahsız bir fay geçer
Canım sıkılır, düzenim bozulur
Boğazdan balıklar gibi gemiler geçer
Deniz sıkılır, deniz bozulur
Yaşamdan milyonlar geçer
Uçsuz bucaksız, ayıp şakalar gibi
Bozulur evren, dünya bozulur
Basarım küfrü
Anasına avradına, okkalı
Analar, avratlar bozulur, kızar
Kelimeler dizilirler sayfanın sonuna
Dönemin birinden bir ressam gelir
Sarı boyalar mı getirir artık, üçgenden şekiller mi
Yazıklar olsun böyle resme
Kırılsın ressamların fırçaları, ama neden
onların fırçaları elleridir
Benim bıyıklarım, benim bıyıklarımdır
Bulutlardan bulutlar geçer
Bakarım
Şanslı olamaz bulutlar
Bulutlara yakınlar diye
Bulutlardan bulutlar geçer
Gemiler denizlerden
İnsanlar geçer caddelerden
Evren evren gibi kararır
Bozulur sonsuza doğru
Bozulur ne varsa şimdide
Geçmiş ve gelecekte
Büyük ağrılar yeşerir
Kenarında yüzlerimizin
Kutsal bir ağaç büyür,
Kutsal bir ağaç gibi gölgelenir
Sonra bozulur
O da bozulur
Kanım akar damarımda, ağacın gölgesinde
Kanım rengine bozulur, kızar
Ne açık kırmızı bu
Gerçekten, kırmızı mı bu
Sorular sorulamaz bulutlara
Onların ağzı, kulağı, gözü yok
Benim ağzım, kulaklarım, gözlerim var
Sorular bana sorulabilir
Ve bir bulutun arkadaşı bir başka bulut olabilir
Nihayet onlar da bozulur, bozulacak
Ve bozulabilir
Gemiler geçer, sağlamken daha,
Bulutlar geçer
Marmara'dan bir fay, Allahsız geçer
kış gelir, kışlar geçer
bahar olur yılda bir
güzel ne varsa yılda bir
kötü ne varsa bir defa yılda
Canım sıkılır, asabım bozulur
Ne vardı sanki başka, soytarıdan
Ne vardı buna bozulacak
Ne vardı
Ne vardı
Ne vardı
Bozulacak, bozula, bozul, boz,
Soytarının yüreğinde nehirler ve toz
Soytarının yüreği, olsa olsa
Biçimsiz bir ülkede sıradan bir infilak
Soytarı ve ülke olsa olsa,
Bozgunlanacak, bozgun-lan, bozgun, boz
Yüreklerinde soytarıların
Ülke biçimsiz, sıradan nehirler, infilak ve toz