Bir sonraki kaldırım taşında kendini karşılamakla meşgul. Yollar durağı olmuş. Bu yüzden her seferinde varıp her seferinde ilerliyor. Kendi kendini karşılamaktan yorulmak bilmez hâlde. Hem bekleyen hem beklenen. Hem de kimsenin beklemediği bir anda çıkıp gelen söz gelimi bir ayyaş. İçi dolu, bakışları boş, pek de hoş olmayan kılık kıyafetini anlatmaya ne gerek. Donuk bir ay ışığı vursa cemaline polis aracının farı sanar. Yoldan çekilir, içine çekilir, ağız kokusundan korkanlar cemiyeti mensupları bir konuştursalar onu çekilmez sohbeti yoktur anlarlar. İki dirhem çekirdeği cebine doldurur bir avucuyla yer, iki dirhem bir çekirdeklikten hayli uzak hâli tanıyanlarını üzer. Mahallenin kedileri onu, o ise kedileri sever ama köpeklerle oldum olası anlaşamaz. Kız yurdunun çevresinde dolaşırdı onu tanımayan acemi bir bekçiden dayak yiyene kadar. Yine o yoldan geçer ama tedbiri elden bırakmaz, bir eli coplu görse seksenlerdeki komünistler gibi koşar. Başka da koştuğu görülmez, hızlı yürüdüğü bile yoktur. Hızlı yaptığı tek şey Bakkal İdris’e gidip yudumlayacağı şişesini seçmektir. Sigara içmez, ara ara öksürür. Sebebini kimse bilmez. Çok uzaklaşmaz buralardan. Birkaç kişinin söylediğine göre Marmaray’a bile binmiştir. Ayyaş ayyaşa benzer denildiğinde kimse ısrar etmez onun için, muhabbetin konusu değiştirilir. Çocuklar ürkmez ondan, kimse yaşını bilmez. Abi demez kimse ona amca da, dayı da, baba da... Hiçbir yaşa uygun düşmez. Nasıl olduysa beladan hep uzak kalmıştır. Bir kez olsun bu yaşına kadar bıçaklanmamıştır. Nezarete düşmüşlüğü yoktur. Polis çağırsa gidip çay içer ama durmak istemez. Kimse de dursun diye diretmez. Bir çay bardağı tükenene kadar görüntü oluşturur gürültü yapmadan çeker gider. Hayatı olabilecek en sadeliktedir. Yalnız bundan birkaç yıl önce elektriklerin de kesik olmasıyla bir maceranın ortasında kalmıştır. Karısını aldatan muhtar, yatakta basılınca ziyareti sebebinin malum olduğu müstakil evin camından atlamış yarı çıplak koştururken birden elektrikler gider. Muhtar kimsenin görmeyeceğinden mutlu koştururken çarpar bizimkine, dengesiz düşer, kafasını yere vurur, bayılır. Belki de başına gelenin şaşkınlığıyla hiçbir yere kıpırdamadan beklemiştir bizimkisi. Çapkının muhtar olduğu elektrikler gelince anlaşılır. Muhtar bu yüzden hiç sevmezdi onu. Atacaktı mahalleden kendi gitmeseydi. İşte böyle her olayın kıyısından dolaşmış, içine düştüğü tek şey şişeler olan söz gelimi bir ayyaş. Türkü tutturmaz, yolunu tutturur. Kendini bekletirse olmaz. Geç kalırsa maazallah kendini merak eder. Bir sonraki kaldırım taşını daha sonraki kaldırıma ulaşabilmek için takip ede ede gider.