Fesleğen;


“İnsanları statüleriyle aşağılamak veya yüceltmek yerine kalplerine dokunmayı denemeliyiz.”


Yolculuk boyunca bu sözü düşündüm durdum. Görüyoruz bazen bir profesör eşini dayakla komalık yapıyor. Bazen de bir madde bağımlısı bir çocuğu çığ gibi büyüyen yangından kurtarıyor. Bazen bir ihtiyaçlı kendi ihtiyacı yerine başkasının ihtiyacını karşılıyor. Bazen de bir din adamı dinden başka her şeyi anlatıyor. Peki biz neye, kime göre insanları yargılıyoruz veyahut seviyoruz? Doktor veya mühendis oldukları için mi? Mesela bir belediye çalışanı sevilemez mi? Gerçekten anlam veremediğim şeylerle karşı karşıya olduğum bir dönemden geçiyorum. Herkes herkesin statüsüne takmış durumda. Ama kimse bilmiyor ki bazen bu statü takıntısı kalp kırabiliyor.


Sana bu satırları otobüsle yolculuk yaparken yazıyorum. Yanımdan sürekli muavin beyefendi geçip duruyor. Adamın oturduğuna şahit olmadım şu ana kadar. Peki onun statüsü? Tek derdi ekmek parasını kazanıp varsa çoluk çocuğunu rahat ettirmek. Bunu anlamak için insan olmamız lazım, gaddar oldukça kimse kimseyi anlamaz.


Kaptan varış rotasına 9 saat kaldı diye anons geçti. En iyisi kulaklığı takıp müzik dinlerken her şeyi akışına bırakmak. Biliyor musun, şu hayatta hiç statüye bakmadım. Bakmak da umrumda değil. Bakıp kalp kırmak da istemem. Kimin ne yaptığı, nerelerde çalıştığı vb. beni ilgilendirmiyor. Ben kendi yaptığıma bakarım. Laf aramızda kalsın ama önümde oturan ablanın ne iş yaptığını acayip merak ediyorum. Yolculuk boyunca hiç susmadı. Sürekli telefonda konuşuyor. Kesin pazarlamacıdır yoksa bu kadar dil dökmeyi pazarlamacılardan başkası beceremez. Şaka bir yana umarım kalplerin hiç kırılmadığı bir dünya bizi kucaklar ve sonsuza kadar mutlu yaşarız. Bir sonraki yazımı muhtemel varış rotasından yazıyor olacağım.


23.09.2021

Ulusoy Otobüsü