Zavallı solgun çocuk, niçin böyle çığlık çığlığa söylüyorsun hırçın ve nobran şarkını, çatıların efendisi kediler arasında kaybolup giden şarkını? Pembe ipekten ağır perdelerini bilemediğin ilk katların panjurlarından sızamayacak ki şarkın.
Yine de söylüyorsun şarkılarını inatla, tek başına yürüyen, kimseye güvenmeyen, yaşamını kazanan bir küçük erkeğin dirençli güveniyle. Senin de bir baban oldu mu? Ya da bir yaşlı kadın oldu mu, akşam meteliksiz eve döndüğün zaman, döve döve, sana açlığını unutturan.
İşte çalışıyorsun kendi ekmeğin için: bütün gün sokaklarda ayakta, sırtında büyükler için yapılmış, üstünden dökülen soluk giysiler, boyundan büyük bir zayıflıkla, karnını doyurmak için, şarkı söylüyorsun canhıraş, kaldırımda oynayan öteki çocuklara çevirmeden o haylaz gözlerini.
Ve öyle yüksek, öyle yüksek ki şarkın, sesin yükseldikçe yükselen çıplak başın küçük omuzlarından uçmak istiyor sanki.
Kim bilir küçük adam, kentlerde uzun süre çığlık çığlığa şarkılar söyledikten sonra, belki bir suç işleyeceksin ve böyle uçup gidecek başın? Suç denilen şey ne ki, biraz istek, biraz yürek, bir de bazıları var ki... Küçük yüzün yaşam dolu.
Pantolonunun üstüne umutsuzca sarkmış uzun elinin tuttuğu sorgun ağacından sepete tek bir metelik bile düşmüyor: seni de kötülüğe sürükleyecekler bir gün ve sen de suç işleyeceksin.
Başın yukarılarda hep ve bırakıp gitmek istiyor seni, olup bitecekleri bilir gibi önceden, hırçınlaşan bir sesle şarkını söylerken sen.
Ve elveda diyecek başın sana, benim günahım adına, benden daha değersizlerin günahları adına. Kuşkusuz bunun için dünyaya geldin ve açlık çekiyorsun hala, okuyacağız adını gazetelerde bir gün.
Oy! zavallı küçüğüm!
Stéphane Mallarmé
( 1842 - 1898 )
Çeviri : Erdoğan Alkan