Su sesiyle yankılanıyor duvarlar

Kalbimi yıkamaya bir sen geliyorsun.

Çünkü senin kirin üzerim, senin tenin, senin nefesin.

Sen aslında beni değil,

Kendini temizlemeye gelmişsin.

Gücün yok mahşer günü Tanrı'yla karşı karşı gelmeye

Onun verdiği kalbi sen tüketmişsin.


Soğuk bir betona yatırmışlar beni.

Ha göğsün ha beton

Senin karşında

Kışın ortasında açık bırakılmış bir musluk gibi kalbim.

Kapatsam içimde donacak sevgim,

Açık bıraksam boşa gidecek...

Sana açsam kelimelerimi konuşsam sabahlara kadar

İçine değmeden akıp gidecek öylece.

Ve sussam buz gibi kesileceğim sabaha.

Bu ikilemler arasında oturup ağlıyorum sabah ezanlarında.

Başka coğrafyalarda yaşasak,

Gerek kalmayacaktı buna belki.

Ama buradayız işte,

Yaprakları filtreleri sıkıştıran bir su borusu gibi

Tıkanıyoruz günden güne.

Kalabalık bir yalnızlık elimdeki.

Her kafadan, her şairden bir ses çıkıyor ama

Bilmiyorlar bana ait bir şiir değilsin sen. 


Nasıl sarkmaktaysa ağaçtan bir buz,

Öyle bir şey var içime batan.

Erit soğukluğumu.

Araba farından yansıyan sarı bir ışık değildi beklediğim ve dilediğim

Gözlerindi…

Gözlerinin bebeklerini göğsümde uyutmayı diledim.

Ben senden soluk almak için bir pencere istedim.

Kapının dışına koy demedim.

Almayacaksan içeriye beni,

Kapat bana içini.


Kötü haber tez yayılır derler,

Şehrimden geçişin duyuldu artık.

Başlarını okşadığın kediler,

Dökmeye başladı tüylerini.

Bir çaylık bile hatırım yokmuş sende.

Kaçak ruhlarla savaşmak yazılmış senin kaderine.


Ben donarken dudaklarının kenarında

İçimde buz kesmiş beklerken sevgim

Bir maşrapa su dök üzerime.

Yazık olmasın kış günü donan borulara!

Yazık olmasın gönlüne düştüğün kadınlara!

Unutma, kalpte öylece kalmaz sevgi.

Unutma, su kapatılmaz burada!