Söğüt dallarından yıldızlar düşüyor şimdi 

Işık süzgecinden geçiyor hayaller

Birbiri içine grift sualler 

Cevaplar bellidir, cevaplara ben hâkimim

Yine de dilimden tek kelime dökülmüyor sualci

Tenhadayım ben 

Kuru kalabalık bu 

Hiçbirinde yok aradığım kelimeler 

Zaten boynumdan akarken soğuk terler 

Derdimin ne olduğunu dinlemeye tenezzül dahi etmediler 

Bilemezler 

Bilemezler bende saklı cevherleri 

İçimdeki gizli hazineleri 

Ve dahası acıları, ızdırapları 

Bilemezler sualci 

Beni hiç dinlemediler ki

Yok sualinin cevabını verecek bir fani

Yalnızım, yalnız şu garip

Bu çorak, bu ıssız vadide 

Çölünün tam ortasındayım şimdi

Altım alev alev yanan kum

Üstüm kumu alevlendiren kızıl şems

Vücudum teni törpüleyen sert rüzgarlar içinde

Yalnızım 

Sualci sensin yalnızlığıma eş

Sen içimden bir ses 

Sonmuşçasına bir nefes 

Sen göğsümü nurunla prangalayan o dar kemiksiz kafes 

Sen yoldaşken bana 

Diğer dostluklar hep boş bir heves 

Hep sen 

Hep sensin bilinen cevapların hâkimi

Bilinip de dile gelmeyenlerin 

Görüp de görmezden gelinenlerin 

İşitilen fakat duyulmamış gibi olan

Her şeyin cevabı sende gizli 

Ben bilmem 

Ben bilmem bilinmezi

Oysa ne kapalı sandıklar içinde 

Ne perdeler ardına gizli

Öylesine aşikâr, öylesine belli 

Benim kavgam nefsimle 

Ben karar veremem onsuz 

Ne ilerime, ne gerime 

Tasması boynumda, kazık çakmış bedenime 

Boynum bükük sen karşısında 

Sorularına cevap verecek yüz yok bu kulunda 

Öylesine mahzunum, öylesine üzgün

Vuslatına dair ümidim var çünkü,

Ümmetine cenneti müjdeledi resulün.