Çıkmıyor bazen aklımdan, hayatımın akışında olanlardan.

Benim miydi suçum tecavüzü hayal kurmaktan, yaşamaya?

Benim merakım mı verdi bana gerçekliği?

Ya da ben neden bilmeden acısını, düşledim bu iğrenç kargaşayı.

Tabular mı kurdurdu, küçücük kıza sırf tadına bakma uğruna.

Neden yasak oldu cinsellik, böylesine cehennem ki, iyi insan veremezdi özgürce kendisini. Sırf onu tatmak uğruna.

Onun yerine kurdu düşünü, zorla olana.

Böylece bozulmazdı onun, cehennemde cayır cayır yanmayışı.

Yok aslında kalp kırmayışı.

Napardı annem duysa?

Acaba yakar mıydı, kızgın bir damgayla?

Yoksa bakar mıydı suratıma tiksintiyle,

Sen benim kızım değilsin diye.

Belki de sadece bu tiksintiden kaçmak için kuruldu o vahşi düş.

Kişinin kendisi olmak için kendini kaybettiği, sonra kaldı ruhunda bu tiksintinin fantezisi.

Büyüyünce fark etti, kime açsa bu fantezisini.

Oldu bi anda gerçeği.

Kimse ayırt edemedi, bu da bir fantezi miydi?

Oysa o binlerce kez hayır demişti.

"Emin misin doğru durabileceğinden ona göre geleyim.

Bak ben yine ben gibi davranıcam, yaşadık diye daha önceden bir şeyler, istemiyorum bir daha yatağına girmek", bunun için almak mı gerek beni benden?

Güvenerek sözüne, yine yanına gelip, sadece olunca ben, niye unuttun sözlerini. Bir de utanmadan demez mi sonrasında

-buraya başka kızlar da geliyor, ben atlamıyorum onların üstüne, ben öyle bir insan mıyım? Vallahi istiyorsun sandım.

Pişmanlık vardı en azından o dakka. Ya da öyleymiş gibi davranmakta.

Ya da bir salak vardı karşısında.

Zaten daha önce olmuş ya o adamla.

Bir kere daha ne çıkar diyip gelmiş yine yanına.

O tozlu odada yalnız kalmamak uğruna.

Bilirmiş bi bira da yok olurmuş

O ise önüne bir Amsterdam koymuş.

Napar atlatmaya çalışan insan içkiyi

Bi de daha 17si

Dikmiş kafaya girmiş yatağa

Daha doğrusu görmüş birden isli perdeyi, belini kıran bir el, saçını çeken parmaklar, lütubet ve pis ter kokulu o yatakta.

Kısacası o öyle bir adammış aslında.

Bilinçsizin rızası nasıl alınır yoksa?

Görememiş mi o, o değil aslında.


Yine de daha iyiymiş sevgiyle kandırılarak devamlı sömürürülmekten.

Hayırların kızgın tava da acılı patates kızartmasına dönüşüp, ufacık bir sevgiyi tekrar görmek uğruna kendini köle etmekten. Sevgi ve bağla kandırılıp, onu içi boş bir kabuğa dönüştürüp, o kabuğu sikmekten.


26ımdayım şimdi

Daha ilk defa döküyorum bunları yazıya.

Daha ilk defa cesaret ediyorum bunları ruhumdan kazımaya.

Yaralarım işte burdalar ama.

Benleler daima.

Ah sevgilim.

Sana binlerce kez dedim.

Ve gördüm gözlerinde bana - abartıyorsun bence sen bu duyguları - diyen yargıyı.

Ve anlatmadım bile sana.

Ne sadece olduğuyla, ne sadece yok olduğuyla.

İsterdim sana yargılanmadan anlatmak yanında çıplak kalmak.

İsterdim sana en çirkin düşüncelerimin nasıl oluştuğunu anlatmak.

İsterdim sırf yalnız kalmamak uğruna değil de köprüleri yıkmak ve kesmek adına, ezik yaralı bi adamı affetmemek uğruna, o beni affedemesin de dönmeyelim birbirimize diye 10 saat sikilmeye gitmeyi.

Ya da o sevgi kırıntısı bunca zaman sonra yine orda mı diye kontrol etmeyi.

Hoş değildi orada da olanlar.

Ama onun deliliğini, onun benzerini, onun hissettirdiğine en azından daha yakınını her erkekte görmeye çalışmaktan yorulmuştum. Bilse böyle onu aradığımı, döner mi o eski olmaya, benim dostum ve sevgilim olmaya, merak etmiştim galiba.


2 gece 1 gün yetti ona açılmaya gelmiş ruhu, önce sikip sonra rencide etmeye. 2 gece 1 gün 10 saat yol gitmiştim ona. Koşmuştum oysa kollarına, gel dese giderdim onunla sonsuza. Bir de anlatmıştım oysa, herkeste seni aramaktan çok yoruldum diye. Aldı çantamı pencereden dışarıya tuttu. Atarım dedi bak aşağı uzak dur benden. Yalancısın sen. Bencilsin. Gittin o adamla yattın benden sonra nasıl? Sahtesin sen zehirli. Sen onunla yattın diye toparlamaya çalıştı bak bu insanlar beni.

O kızın çantasını penceren atmaya çalıştığında olanlardan pişmandı galiba, yaşadı benle aynı sahneyi ama beni değil onu değiştirmesi umuduyla.

Oysa ben onunla onu üzmek için yatmamıştım.

Ya da tam olarak öyle mi yapmıştım.

Belki aynı zincirleri kırmak istemiştim bu daha derin düşünen eziğin karşısında.

Belki de elinde kabuk olmak istememiştim 18 yaşımda.

Belki de ben kedisine aşı yaptırıp, annesinin donunu giydirip, silerken temizlik hastası kadının dolaplarını, alamadığım bir mesajın, hatta bırak mesajı bir de beni takipten falan çıkmıştın bana ben gidiyorum senin hayatından demeden.

Koşmuştun üniversitenin her renkli saçından bir diğerine.

Taa ki tek başıma acıma ve sessizliğine, bu görünmezliğe dayanamayıp ben ayrılına kadar. Bu muydu benim saygı göstermem gereken?

Ama oradaydım işte. 18'imde bıraktım bunları, dön dedim sana, bak aradım aynı sevgiyi ve tutkuyu ve aşkı aynı sen gibi, döndüm yine sana 21imde. Baksaydın ya bi bana.

Affederdim ben seni.

Koca bir özür borçlusun bana. En kötüsü bilmemen.

Elimde açtığın sigara yanığı kalacak bir tek hatıra.

Sikeyim o bile başka fıkra.


Yine de orda, atmasaydın beni kapı ardına.