Sıkılmıştım ben de biraz hep aynı yerde durmaktan…
Yerimi neden değiştiremeyim ki? Ben ağaç mıyım? Köklerim mi var? Bulunduğum yerde beni bağlayan hiçbir şey yok. Ayrıca o kel Mehmet de benim saçımın teline kurban olsun. Fazla oyalandım. Saatlerce kırmızı ışıkta beklemişim de arkamdaki sürücüler bana sövmüş gibi bir ay geçirdim. Tam bir ay! Ne bir ay ama… İnsanlar mümkünse bana iyilik falan yapmasın. Sonrasında bana o teşekkürü borç bildiriyorlar, “e borcumuzu ne zaman ödüyoruz?” Diye sorunca da asla denk gelmiyorlar. Bir nevi sürekli ve karşılıksız iyilik kibiri temsil ediyor bence. Metrodaki abla öyle demişti bana. Neyse, Mehmet diyorduk. Demez olaydım. Ne zor insanmışsın sen ya. Geçmişe gidip her şeyi düzeltme şansım olsaydı keşke. Sen buralara uğramazsın. Yani istediğim gibi senin hakkında sallamakla özgürüm - etik kurallar çevresinde - gerçi eminim sen etik ne onu bile bilmiyorsundur. Sana hem öfkeliyim hem de kırgının Mehmet. Herkese zamanın vardı ama benimle sadece bir kahve içmeye zamanın yoktu. Neyse beni istemediğin o sıkıcı hayatında mutluluk falan di-le-mi-yo-rum.