Şüphe, tek gerçektir diyordu, Ezel adlı dizide efsane oyuncu Tuncel Kurtiz... Çocukluğumuzun, gençliğimizin, diziyi bilen herkesin, bu hayatta keşke benim de olsaydı dediği Ramiz dayısı...

Paranoid bir hâle gelmemizi elbette istemedi büyük usta fakat zaman geçtikçe şüphe, hayatımızda büyük bir yer edinmeye başladı. İnsanların her geçen gün yalan ve ihanetle karşılaşması; herkesten, her şeyden şüphe etmeye başlamasına sebep oldu. Güven eksildi, hatta bitme noktasına geldi. Gerek duygusal ilişkilerde gerek ticari ilişkilerde, kişinin kendisi yaşamasa bile şahit olduğu çirkin ama bir o kadar gerçek olaylar ve bu olayların yaşanma döngüsü, şüphenin gerçekliğini tam destekledi... Elbette böyle geçmemeliydi ömür; güvenmeliydi, inanmalıydı insan bir şeylere, birilerine. İnsanların, yemin ettiği zaman dini kavramlar üzerine değil de inandığı doğrular üzerine yemin ettiği doğrular gibi; her ne olursa olsun şüphe etmeyeceği, sahiplenebileceği şeyler de olmalıydı insanın hayatında.

Durup düşünüyor insan; güven, ekmek ve su gibi gerekli iken, şüphe de her sofraya onunla beraber oturuyordu. Acaba hangisini az daha uzakta tutmalıydı?