J.D Salinger, Çavdar Tarlasında Çocuklar


Salinger'in son dönemlerin ön plana çıkan kitabı Çavdar Tarlasında Çocuklar'ın Türkiye'de aslında iki tane çevirisi bulunuyor, biri Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan ''Çavdar Tarlasında Çocuklar'' adı ile basılan çeviri, diğeri ise daha eski bir baskı olarak ''Gönülçelen'' adıyla ilk kez yayınlanmaya başlamıştır. Amerika'da ilk basımı 1951 yılında yapılmış olan kitap, ahlaka aykırı nitelikler içermesi ve sözcüklerin ve anlatımının çok ahlak dışı görülmesinden dolayı Türkiye'de yasaklanmış ve kaldırılmıştır. Daha sonra, 1978 yılında, derslerde okutulmak üzere basımı tekrar yapılmaya başlanmıştır. Liselerde ders olarak okutulmaya ve öğrencilere önemli bir kitap gözüyle gösterilmeye çalışılmıştır. Daha sonra da liselerde okunurken komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla tekrar kaldırılmıştır. 1981 yılında da ülkenin en çok okunan ve en çok sansürlenen kitabı olarak tarihe geçmiştir. Aslında kitaba baktığımızda, Holden adında bir çocuk karakterimiz var. Kitabın sürekli yasaklanmasının, bir çocuğun bu denli kelimelerle cümleler kuruyor olmasından ve yaşına uygun olmayan ortamlarda bulunmasından kaynaklandığını söyleyebiliriz.


Holden; hayattan bıkmış, her şeye karşı ön yargılı, hayata bakış açısı nefret dolu, insanları sevmeyen, sorumsuz ve sürekli özgürlük arayışında olan, on altı yaşında olmasından dolayı her şeyin kendine göre kısıtlandığını varsayan bir karakterimizdir. 198 sayfalık bir kitap ve 198 sayfanın tamamında da kendi hayatını, karakterin kendisi anlatıyor. Normalde üç gün olarak anlatılıyor ama okurken çok fazla bir zaman dilimi geçirdiğini hissediyorsunuz. Okul yılları, okuldan sonraki ve okuldan atıldığı bilgisinin ailesine ulaştığı güne kadarki üç gün olarak anlatılıyor. Kitabın sonunda şöyle bitirmiş Salinger, "Daha çok anlatacak şeyim var fakat canım istemiyor. Size hiçbir şey anlatmayı gerekli görmüyorum..." gibi kendini yücelten bir tavır takınmış. Zaten seçtiği karakter ve ona yüklediği anlamlar, bu cümleleri kurmasına son derece açıklık oluşturuyor.


Kitabın bazı yerlerinde sansür olduğunu düşünüyorum.

Çünkü daha müstehcen kelimelerle anlatılan bazı yerleri hemen geçmiş gibi bir anlatım dikkat çekiyor. Tüm bunlar göz önüne alındığında, aslında bizlerin çocuk yaşta gördüğü kişilerin bir yetişkinden daha fazla özelliği olması, kitabın bu kadar okunur olmasını sağlıyor. Ayrıca çocuğun kendine olan güveni de oldukça cesaret verici. ''Kim on altı yaşındayken bara gidip kendinden büyükler ile sabahlara kadar içebilir?'' gibi bir soruyu sorduğumuzda, sanırım biraz cesur bir soru oluyor. İşte tam bu noktada kitap bizi kendine çekiyor. Karakterin düşünceleri ''bu kadar da olmaz'' dedirten cinsten olduğu için tüm yönüyle okunmayı hak eden bir kitap oluyor. Kitap, kendi içinde çok şey anlatıyor. Görebilene...