Her yer karanlık,

Derin bir boşluktayım,

Gönül bahçem susuz bir çöl misali,

Derinlerdeki boşluk,

Bir yara mı,bir sızı mı bilemiyorum?

Bazı acıların tarifi olmaz derlerdi, anlayamadım ta ki yaşamadan,

“Kendi kendime yitirdim benliğimi”

Bir hiç uğruna kaybettiğim 

o küçük kız çocuğunu,

Biri ip uzatır diye bekledim dipsiz kuyuda,

içinde bir ışık yanar da kurtulurum umudu ile 

Yaşamaya çalıştım

Nefes alan canlı ölüyken 

umudumu kaybetmeden bekledim

Unuttuğum bir şey vardı

kendi kendime derman olamıyorken,

Nasıl beklentim olurdu,

acılara sarıldım,

zifiri karanlık,aydınlık oldu 

Ve Karanlık gibi görünen dünya evim oldu 

Hıçkırıklarım kapışırken,gülümsem ile,

Bedenimde hapsolmuş gözyaşlarım beni terk ederken,

fakat gülüşlerim durmadı,beni terk etmedi 

gülmekte bir nevi ağlamak değil midir? 

Her güleni mutlu mu sandın ey gönül.

Her dipsiz kuyuya düşeni kurtulur mu sandın, 

Her gerçeği kabullenmek kolay olsaydı

insan kendini bile bile dipsiz kuyuya atar mıydı?

Bir mum ışığı gibi titrerdi kalbim,

Tarifsiz bir acı,

Derdimi teselli edip döndüm durdum kafamın içinde,

Susturamadım sesleri

Titreyen ellerime hakim olamıyordum,

Olmayacak hayallere kapıldım,

Tıpkı yelkensiz suyu açılmak gibi…

Gönül gözü kör olunca

Gerçekler bir suret olarak önüne çıksa da

Kör olurmuş insan…



-Berfin BAŞBOĞA🪶